Tuesday, June 9, 2009

Yagmur

Nasil yagmur yagiyor, cosmus bir sekilde, bayilirim yagmurun bu haline ama kimse de zarar gormesin, evi mevi gitmesin kimsenin. Ben 14 katta izliyorum guzel guzel ama burdaki dandik evlerin her an catisi dusebilir, aman dusmesin. Sabah da bir posta ayni siddette yagdi, hemen gittim Samy'i aldim kafesinden, korkmasin diye. Cani tatlidir bizimkinin:))) Simdi de yine bana siginmis put gibi duruyor. Simsek cakinca bakiyor aval aval. Ayyy dayanamam ben sari kizima:)))) Dogal sarisinim diye seviyorum ben onu, fake degil, kendinden sari kafasi:)))

Monday, June 8, 2009

NBA heyecani


Sondan basliyorum; Magic ve Lakers arasinda oynanan NBA finalinden. Hido sahanin yildiziydi, yemin ederim abartili olacak belki ama tuylerim diken diken olarak bir mac izledim. Lakers i da hic sevmiyorum bu arada, kardesim birak bu sene de Magic sampiyon olsun ya. Hido Kobe'nin elinden kac defa top aldi, oyunu dondurdu ama tabii bir tek HIdo'yla olmuyor. Biz artik yerimizde hop oturup hop kalktik. Bir arkadasimizda seyrettik maci, stress yuzunden Pazar aksami biraz calkantili gecti. Ben maci, Ordek beni izledi, ikide birde bagiriyor 'heyecanlanma' diye:)))) Hido'nun Efes'te caylak oldugu gunleri yad ettik, macin bitmesine dakikalar kala girerdi, Aydin Ors sans verirdi oyunun son bolumunde rahat maclarda. Nerden nereye yaaa? Hem Efes'e bravo cunku bizim cocuklara yeni bir vizyon olusturdu hem de Hido'ya. Spikerlerin agzindan Turkoglu ismi dusmuyor. Kobe'yle karsilastiriliyor surekli. Jack Nicholson hemen tebrik etti, rakip takimin manyak bir fani olmasina ragmen. Simdi next game is on Tuesday. Bekliyoruz bakalim. NBA'ye bayilirim ben ama bu sene harika otesi Hido yuzunden:))))

Dun Iskender yemeye gittik. Fena degildi. Ondan once yuruyus yaptik. Sonra Robeks e gidip ozel meyva suyu yaptirdik. Eve geldik biraz dinlendik, aksam balkonda tost ve cay keyfi...

Bu arada esyalari craigslist e koyduk, bu aksam birileri gelecek, umarim hemen satilir.

Friday, June 5, 2009

Sukur

Unutmusum rahat olmayi, beynimin bir kosesinin surekli mesgul olmasi beni ne kadar rahatsiz ediyormus. Bazi zorluklardan gectikten sonra onceden taktigin salak zirva seylerin anlamsizligini anliyorsun. Simdi umurumda degil hicbiri... Mutlu oldugunda dunya da mutlu olsun istiyorsun. Tek gercek sey sevgi, diger hersey gecici... Hersey yerine oturuyor sadece huzurla istemek ve beklemek gerekiyor ve de sukretmek...

Sahip olduklarimdan dolayi tesekkur ederim Allahim, sonsuzlugum, evrenim...

Wednesday, June 3, 2009

Yeme icme

Deli gibi uyuyorum... Sonra aksam yatma saati geldiginde-11.30-, aman uykum geldi deyip yine uyuyorum. Masallah diyim de ben!

Sabahtan yediklerim incir cekirdegini doldurmaz. Maydanozlu peynirli omlet, karpuz, findik, ceviz, uzum, iki ucgen peynir, sardine konservenin yarisi(bu da smoked oldugu icin bayila bayila yiyemedim), green juice ve su. Aksam da mercimek yaptim yalniz yaparken kusma tehlikesi atlattim. Kiymayi kavururken midem alt ust. Buranin etine alisamadim bir turlu, kokuyor ya. Bu aldigim da grass fed o da baska kokuyor. Zaten oyle deli gibi et tuketmiyoruz ama yani yakinda kokudan hic tuketmicem ben sahsen. Yemek de lazim, etten aldigin demiri diger sebzelerden tam alamiyorsun, vucudun absorbe etmiyor ayni miktarda alsan da!

Aksama meyva(uc cesit daha yemem gerek) ve yogurt ihtiyacimi da karsilamam lazim. Yogurtsuz bir hayat dusunemiyorum.

Bu arada veganlar nasil yasiyor ya, sut yok, yogurt yok, yumurta yok, et yok. Etsiz belki yasayabilirim ama digerleri olmadan cok zor.

Saturday, May 30, 2009

Hayaaaaaat

Cesur olduguma karar verdim. Dusundum tasindim ve evet cesurum ben ya:))) Ama bunu ilginc yapan hic belli etmemem... Hayatimin her devresinde kendi kendime karar verip bunu uyguluyorum. Sonuna kadar da gidiyorum. Bu arada Allahim yasamak cooook zor diye yirtindigim anlar hayli fazla. Agliyorum agliyorum ama yapiyorum. Karar verene kadar isim zor ama sonra kim tutar beni??? Biraz bagimsiz buyudum galiba onun rolu var. Annem despot gozukse de ben yapacagimi yapardim. Ama sinirimi da bilirdim. Lisede okul degistiricem diye tutturdum, onceki sene de okuldan burs almisim, bir sonraki sene daha alabilme ihtimalim var diye annem havadan para odemek istemiyor, cok rahatlicak ama tabii bana soz gecmesi mumkun degil, karar vermisim, degistiricem. Neyse o okulun sinavina girdim bir de, neyse kazandim ve kayit oldum. Zaten digerinden de burs alamadigimi ogrendim, annem mutlu ben mutlu.

Universite harikaydi, kafama gore yasadim, bir de okuldan en yakin arkadasimla ayni sinifa dusmusuz:))) Harika bir dort seneydi. Ne manyakliklar yaptik, ne gezdik, gezmeye doyduk. Universite bittikten sonra ikimiz de gece hayatina uzak durduk cunku bikmisiz. Limit dolmus:)))

Amerika ya gelmeye karar verisim de oyle. Birdenbire apar topar. Karar vermisim ben gidicem. Ondan once annem agzimi yokluyor, kizim gitmek ister misin diye. Yok. Onbes gun icinde ben vizemi mizemi aldim, annemin arkadasinin yanina geldim. Yalniz sehir degistirmeyi bile dusunmezken, alakasizca bilmedigin bir ulkeye gel yerles. Sonra is buldum, turist vizemi is vizesine cevirdim. Bir sene icinde de evlendim. Evlenme tarihini de bir gun onceden belirledik, millete telefon actik, biz yarin evleniyoruz, gelmek ister misiniz diye??? Hayatim boyunca dugunlerden nefret eden ben tam kendime gore bir cilginlikla evlendim. O aksam bize surpriz bir parti yapmislardi ve tam bir surpriz olmustu, usenip cikartmadigim beyaz coraplar basima bela oldu:))))

Sonrasinda hayatin getirdigi aci spontanelerde de yine kafama gore davranmak zorunda kaldim. Gectikten sonra unutuluyor:))) Ordek le basbasa verdik, agladik gulduk ama birakmadik. Ettigimiz ve bizi sevenlerin de ettigi dualar olmasa olmazdi.

Torpulene torpulene daha toleransli oluyorsun sonunda isik olsun da...

Wednesday, May 27, 2009

Dekorasyon cilginligi









Evi tekrar dekore etmeye karar verdik, oyle sifirdan beni bastan yarat durumu olmayacak ama bayagi degisecek... Yine kesinlikle renkli olacak, Ordek cok cok ucuk bir sey istiyor, her renk olsun gibi ama sonra da 'offf yoruldum' der miyiz diye korktuk. Biraz geri cekildik. Su anda kirmizi hakim, bakinca cok seviyorum, kirmizi beni mutlu ediyor ama artik koltuklarin hali dermani kalmadi. Oturunca rahat edemiyorum da icine gomuluyorum gibi oluyor. Iskandinav minimalist tarziyla vintage tarzi birseyler olsun istiyorum, bir de ruhu olsun. Mesela simdiki neseli geliyor bana, optimist:))) Bir suru design bloglarina baktik, harika dekorasyonlar var, duz renk olanlar ve cok derli toplu olanlar haric manyak guzel. Masa disinda herseyi craigslist e koyucaz. Umarim satilir. Masamizi satmayi dusunmuyoruz cunku guzel bir masa, eger kucuk bir yere gececek olursak bunu satip kare almayi planladik. Sandalyeleri degistirip beyaz alicaz. Haftasonu, ptesinin de tatil olmasi sebebiyle sirf mobilyacilari dolasmakla gecti. IKEA dan yine birseyler almak zorunda kalicaz, TV sehpasi gibi ama istedigimiz low sehpalar orda yok mesela, ya da degisik tarz bir koltuk. Yeni bir mobilyaci bulduk, Tolga onerdi daha dogrusu, crazy bir dukkan, fiyatlari da bir o kadar guzel tabii. Koltuklari ordan alicaz ama sanirim. Bir de kocaman soyut bir tablo, en sevdigim sey, bakinca mutlu olabilecegim renkli, kocaman(soylemis miydim) resimler. Dekorasyon dergilerine baktigimda da hep boyle devasa tablolar goruyorum, (onlardan mi etkilendim???), resim beni mutlu ediyor, hep etmistir. Klasik tarzi takdir ederim ama benim gonlum modern de, expressionistlerde ozellikle. Yatak odasini kucuk kucuk foto ve resim cerceveleri, benim yaptigim soyut resimlerle dosedik. Oraya da kocaman bir tablo astik, yatagin basina, degisik birsey. Ordek her seferinde harika diyor, onun sanat sevgisinin gelismesi beni cok mutlu ediyor:))))

Bir de TV almamiz gerek:((( Zaten hersey boyle basladi! Guzel televizyonumuz bozuldu, nasil seviyordum onu, bozulunca uzuldum, benim nazarim degdi, ne guzel gosteriyor diye diye...Bu sefer bu kadar kocaman bir sey almicaz, LEAD diye birsey varmis bana gore plazma... Ordek plazmalar kalkti artik dedi. Ne zaman kalkti ya?

Bir de bu sefer kutuphanem buyucek!!! Buna nasil seviniyorum. Kitap deliligimi Ordek 6 yilin sonunda kabul etmek zorunda kaldi. Her yerde bir tane kutuphane olabilir:)))

Bloglardan bir kac tane ekleme yapiyorum. http://www.apartmenttherapy.com birinci, freshome.com ikinci favourite site im.

Bu arada Nil Karaibrahimgil'in yazisini okuyun. Harika hissediyorsunuz sonunda!!!

Wednesday, May 20, 2009

Hayat

Gecenlerde bir yerde soyle bir sey okudum. Hayatimizda surekli soru isareti birakan, aslinda olmasini cok istedigimiz ama olmasi daha cok dis etkenlere ya da karsimizdaki insanlara bagli olan olaylar icin hep su ucunden birine burunuyoruz;

optimism (boyle olmasi icin polyanna yi oynuyoruz ama gucunu kaybediyor bir yerde fakat tekrar tekrar buna donuyoruz:)))

pessimism (neden olmuyor, allahim olsun olsun diye tepindigimiz zamanlar, depresif ruh hallerimiz)

realism (kabullenis gibi, kabullenip yolumuza devam etmek ama hic vazgecmemek, bu sure zarfinda yukardaki ikisinde gidip gidip gelmek:))))

Monday, May 18, 2009

Takvimden aci bir yaprak


Turkan Hoca'yi kaybettik. Ne kadar uzuldugumu anlatabilmem mumkun degil!!! Son yapilanlar ne kadar haksiz, asagilik ve adiceydi!!!! Sonsuzlukta onun ruhu ne kadar engin digerlerinin ki ne kadar cuce.

Seni cok sevdik, saydik, giptayla baktik; hemcinsin olmaktan, senin gibi Turk olmaktan gurur duyduk Hocam. Ruhun sad olsun.

Friday, May 8, 2009

Frustrations


Bazen yasamayi bir kenara birakip oldugum yerde duruyorum. Surekli kendi etrafinda dondururler de biraktiklari zaman deli gibi basin doner ya onun bir degisik hali...

Night Train to Lisbon'da gecen bir paragrafla ilgili bu hafta ne kadar cok dusundum. "Hayal kirikliklari gercek seni ortaya cikarir. Karakterinin derinliklerini, sakli taraflarini..." Hersey gulluk gulistanlik giderken ben cok olculu davranabiliyorum ama bu ben miyim ya da hayat hep gulluk gulistanlik mi? Eeee degil iste... Olcuyu kacirdigin zamanlarda bu da benmisim diyorsun ama sanki yabanciyla karsilasmis gibisin. Dagin basinda Buda olmak kolay da insanlarin arasinda challenge gibisinden birsey bu...

Bir Yay burcu olarak hayatim felsefeyle gecti benim. Neden burdayiz, nicin yasiyorum, anahtar nedir, kendimi seviyor muyum, neden ben benim de sen sensin? Bu sorularla yogruldum ben. Demek ki ben bunu ogrenmek icin yasiyorum dedim sonunda.

Yay burclarinin en buyuk ozelliklerinden biri de huzursuz olmalari. Ruhumu huzura kavusturmak icin her gun calisiyorum ben, calismazsam isin icinden cikamiyorum. Hayat da yardim ediyor sagolsun:)))

Amerika'ya gelmem, burda yasamam zaten yeterince ilgincti. Son bir bucuk senedir icinde bulundugumuz durum da bana aslinda istediginde herkesin guclu olabilecegini ispatladi. Bizim karsilastigimiz bu, senin karsilastigin bambaska, digerinin ondan baska... Deli gibi uzuldugun durumlardan sonra Allahim ben bir daha duzelemem diyorsun ama sonra bir bakmissin umut yine yesermis. Ipleri birakmamak galiba onemli olan. Hayal kirikliklariyla anliyorsun ki "Bu da gecer"

Hepimiz guzel gunler gorelim, hayatimiz yasamaya deger olsun, mutlu ve huzurlu en basta saglikli olalim. Huzurla kahakaha atabilelim... Iyi ki yasadim diyelim. Keske olmasin hic bir mevsimde. Rollere burunmeyelim, kendimizi kendimiz gibi korkusuzca, huzurla yasayalim. Evren bize hep guzellikler gostersin... Buna degsin!!!

sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
1961 yazı ortalarında Küba'nın resmini yapabilir misin
çok şükür çok şükür bugünü de gördüm
ölsem de gam yemem gayrının
resmini yapabilir misin üstat

Nazim Hikmet Ran

Tuesday, May 5, 2009

Genetigi Degistirilmis Urunler


Genetigi degistirilmis urunler!!! Bilim yaratti bu belayi, bilim adamlarinin bulusu. Ama maalesef bu sefer hayrimiza degil. Belki de sonumuz bundan olacak...

Patatesi dusunun, organik degil de kimyasallarla yetistirilmis. Eve geldiginde biz yikariz, soyariz ki kimyasallardan ve mikroplardan aridiralim diye... Genetigiyle oynandiginda ise bu sansimiz dahi kalmiyor cunku butun o tarim ilaclarini patatesin her bir hucresine enjekte ediyorlar, tek tek yapmiyorlar tabii bunu, tohumlarin DNA'siyla oynuyorlar ve patatesin patateslik ozelligi kalmiyor. Al tarim ilacini, likir likir ic ayni hesap. Korkutucu olan tarafi daha henuz bunu ortaya cikaran kapsamli arastirmalar da yok, yalniz son zamanlarda cocuklarda inanilmaz artan oranlardaki kanser vakalari bunun gizli belgesi. Farelerde yapilan deneyde hayvanlar bunu yediklerinde ozellikle de cigse on gun icinde gidiyorlar. Dalak, karaciger falan iflas... Pismisse 110 gun yasiyorlar, bu da insan omrunde 10 seneye takabul edermis.

Amerika'da ozellikle misir, soya ve kanola bitkisinin aklasik %70'nin genetigiyle oynanmis. Simdi acin bakin satin aldiginiz bir urunun 'icindekiler' kismina bu uc tanesinden birini illaki bulacaksiniz. Tarim politikasi dogrultusunda bu uc urunu herseye kakaliyorlar. Ictiginiz mesrubat, kola, gazoz da high fructose corn syrup diye gecer. Sekeri uc misli tatli yapmak icin bulunmus bu yontem obezitenin de bir numarali nedenlerinden...

Oyle zor bir durumdayiz ki hem organik alicaksin herseyini hem de organik olduguna inanacaksin. Turkiye'de denetim yok! Burda var da ne oluyor, bir suru alaveresi dalaveresi var olayin. Neyse ki bu sivil toplum kuruluslari burda etkili kucucuk de olsa birseyler degisiyor.

Tohum endustrisi oyle bir pazar haline gelmis ki kucuk ciftciye goz actirmiyorlar. Bunlarin sattigi genetigiyle oynanmis steril tohumlar. Bir sene ekiyorsun oburku sene bastan yeni tohum alman gerek cunku o tohum doga yasalarina tamamen zit olarak tekrar dollemiyor kendini.

Hayvanlar genetigiyle oynanmis yemlerin yanina ugramazlarmis ancak zorla yedirtiliyorlar. Onlari da biz yiyoruz. OFFFFF

Genetigiyle oynanmis urunun boyle olup olmadigini disardan tuketici olarak anlamamiza imkan yok. Amerika'da bu tip urunlerin uzerinde etiket de yok, bir cok ulkede varmis. Turkiye'de de rastlamadim ben, kucuk Amerika ne de olsa:((((

http://www.truefoodnow.org isimli siteye bir goz atin derin, cok ilginc bilgiler iceriyor!!!

Monday, May 4, 2009

Environment Friendly



Haftasonu surekli yagmur yagdi ve hatta bugun de devam ediyor. Ben yagmuru cok seviyorum o yuzden pek sikayet etmiyorum. Su anda da bir yandan Bach caliyor bir yandan yagmur yagiyor bir yandan ben yaziyorum.


Dun Costco ya gittik, mallarin toptan satildigi bir yer bizim Metro gibi. Temizlik malzemesi aldim, bulasik deterjani hepsi de environment friendly. Ariyordum uzun zamandir, kucuk bir sise de almistim hatta ama bunlar kocaman. Hem ucuza geldi hem de Costco guvendigim bir marka.
Temizlik malzemelerinin icinde hem cevreye hem bize zarar veren ammonium, fosfat gibi maddeler var. Erkan Topuz Hocam bagiriyor ama bosa degil, kanserin artisi bu yuzden, kimyasallar. Hem cevre kirleniyor hem biz...


Pazar gunu yaptigimiz diger bir aktivite de evde Samy nin yemedigi mamalari ve kalmis ekmekleri kuslara atmak oldu. Ortada kus yoktu tabii yagmur yagarken, sanki ilaclama yaparmis gibiydik, Ordek arabayi kullaniyor, ben bagiriyorum"yanas, yanas", arabayi kaldirima, yesilligin kenarina suruyor, ben bir avuc vitaminli mamayi savuruyorum. Arkamizdaki arabalar bunlar ne yapiyor diye merak etmistir. Aslinda polis molis durdurabilir diye de odum koptu. Anlat icindeki hayvan sevgisini adama on saat anlatabilirsen. Birkac yil once ormanda elimde agaclarla ilgili kitap, dolasiyoruz, hemen gorevli geldi, sorguladi resmen, ne yaptigimi anlamak icin. Adama agaclari sevdigimi ve isimlerini ogrenmek istedigimi soyledim ama tabii bununla ilgili besyuz soru sordu.


Ordek beni doga manyagim diye seviyor zaten, ben de diyorum ki bak bana en buyuk kiratli pirlanta yuzugu alsan ben sevinmem bir de kizarim ama beni cayira cimene gotur bana en buyuk hediyeyi verirsin, bu kadar bedava baska nerde sevgili bulacaktin? :))))

Saturday, May 2, 2009

Ben ve yabanci bir sehir

Amerika'da yasamaya baslayali nerdeyse 7 sene oldu. Gunler su gibi geciyor geciyor da nasil geciyor? Ne kadar degistim birey olarak bu ulkede yasamaya baslayali beri? Bu sorulari zaman zaman kendime sorarim hatta sormakla kalmaz bir yandan da Ordegin basinin etini yerim. Sence soyle degil mi, boyle degil mi diye?

Bu ulke bence herseye inanabilmeyi beraberinde getiriyor. Hicbirseye sasirmiyorsunuz, hicbirsey size cok tuhaf gelmiyor. Bakis aciniz gelisiyor. Benim hala bazi fikirlerim domestik bunu kabul ediyorum ama gelisiyor iste...

Sonra daha bir rahatliyorsunuz, guzel gorundugunuz zaman onu da seviyorsunuz ama sadece esofmanlarla oldugunuzda da aman ben napiyorum demiyorsunuz?

Bir duzeni var ya iste buna cok fena alisiyorsunuz. NY icin konusamam ama DC'de hersey duzenli, pacoz ve cok tehlikeli sokaklari da var ama onun gerisinde her yerde rahatsiniz.

Tepenizde sort giyseniz kimse aaa napmis diye donup bakmaz artik Istanbul'da bunu yapamaz hale geldik ve bu da ozlem olusturdu.

Yalniz da mutlu olabiliyorsunuz. Ben bu sehri hafta ici ve Pazar haric cogu haftasonu yalniz yasadigim icin bunu ustune basarak soyleyebilirim. Mesela yalniz sinemaya gitmenin ne kadar zevkli oldugunu, basibos sokaklarda yalniz dolasmanin ayri bir ozgurluk verdigini ben burda kesfettim. Onume kahvemi alip bir cafede saatlerce yalniz takilmaktan ben burda haz duyar oldum. Ama sunu da belirtmem gerek Ordegim olmasaydi ben bu ulkede bir ay durmazdim.

Aklima geldikce yazarim bu konuyla ilgili ara ara...

Wednesday, April 29, 2009

cReEp

When you were here before Couldn't look you in the eye You're just like an angel Your skin makes me cry You float like a feather In a beautiful world I wish I was special You're so fucking special But I'm a creep I'm a weirdo What the hell am I doing here? I don't belong here I don't care if it hurts I want to have control I want a perfect body I want a perfect soul I want you to notice when I'm not around You're so fucking special I wish I was special But I'm a creep I'm a weirdo What the hell I'm doing here? I don't belong here She's running out again She's running out She runs runs runs Whatever makes you happy Whatever you want You're so fucking special I wish I was special But I'm a creep I'm a weirdo What the hell am I doing here? I don't belong here I don't belong here

Tuesday, April 28, 2009

Mercimek Koftesi



Mercimek koftesini hayatimda ikinci yapisim. Birincisi fecii idi. Ikinci yaptigimda tarifi kendime gore modifiye ettim ve inanilmaz oldu. Su anda da duba gibiyim aksama birsey yiyemem, hem yaptim hem yedim...

Tarifi internetten google yaparak buldum ama kendime gore degistirdim.

1 su bardağı kırmızı mercimek
2 su bardağı ince (koftelik) bulgur
4 bardak su
1 buyuk baş kuru sogan
1 yemek kaşıgı tepeleme domates salçası
1 yemek kaşığı tepeleme biber salçası
1 çay bardağı zeytinyag
2 tatlı kaşığı tuz
1 tatli kasigi kirmizi biber
1 tatli kasigi kimyon
1 demet yesil sogan
1 demet maydanoz

Yapimina gelince;


Oyle kocaman bardak kullanmicaksiniz olcu olarak bu birrrr. Ben ikea dan aldigim kulplu cam cay kupalarini kullandim. Hani cayi buyuk bardakta getirirler ya yanda sapi vardir, onun gibi...

Litre diyordu tarifte olctum 4 bardak yapti. Mercimekleri yikayip 4 bardak suyla kaynatiyorsunuz yani. Kapagini kapatmayin.

Sonra yine ayni bardakla kocaman kasenin icine iki bardak ince bulguru koyuyorsunuz. Mercimekler iyice yayilinca ama corba gibi de darmadagin olmadan atesten alip bulgurun ustune koyuyorsunuz, unutuyorsunuz. Bulgur sisiyor orda. Bekleyin 40 dakika uzerini kapatip...

Diger tarafta sogani kucuk kucuk dograyip zeytinyaginda pembe olana kadar kavuruyorsunuz. Uzerine salcalari ekliyorsunuz. (Tarifte su falan koyuyor ben koymadim. Sonra salcalari birer kasiga indirdim.) Ceviriyorsunuz pisirine kadar.

Pistikten sonra 40 dakika beklettiginiz ve artik kendini iyice cekmis olan mercimek bulgur ikilisine ekliyorsunuz. Bu ikili hala vicik vicik suluysa biraz daha bekleyin ama 40 dk yeterli normalde. Uzerine cigden butun tuzu, baharati ekliyorsunuz. Maydanozlari ve yesil sogani cig kucuk kucuk dogruyorsunuz. Onlari da ekliyorsunuz. Basliyorsunuz karistirmaya, sicaksa bir kasikla karistirin once sonra soguyor zaten yavas yavas.

Inanin harika oldu. Ben ki bir daha mercimek kofte yapmam diyordum ilk husranimdan sonra...

Fotoyu iphone dan cektim, cok iyi cekmiyor ama artik idare edin!!!

Inanilmaz yararli bir yemek bir kere. Mercimek protein deposu ve kaliteli protein. Enerjinize dikkat edin, sabah ya da ogle bu tip bir protein yediginizde cok yuksek olur. Kolestrolu dusuren fiber iceriyor. Kan sekerinizi normal seviyeye dusuruyor fiber yagli birsey yediginizde. Kendinizi yorgun hissetmiyorsunuz, kan sekeriniz de roller coaster gibi bir asagi bir yukari inip cikmiyor. Ayni zamanda mercimek onemli bir B vitamini kaynagi. Strese karsi B vitamini cok onemli.

Nisan Haftasonu....




Cuma gunu Paris 36 ismindeki filmi izledim. Hava tam bahar havasiydi. Cicek ve boceklere baka baka yurudum. Ordan mabedim Barnes & Noble'a... Frappucino Moccha aldim, tadini seviyorum, hepsini icemiyorum ama yine de hosuma gidiyor. Sonra Ordek geldi, Turk restoranindan adana sandwich aldik. Bunun hikayesi biraz ilginc.. Hafta ici Canim Ailem dizisini seyrediyoruz, google video dan. Allahim yani surekli yemek yiyo bunlar, yedikce biz ekran basinda agzimizin sulari aka aka aci cekiyoruz. Kuru fasulye olayi zaten bir alem de bir de adana kebap cikti son zamanda. Iste en sonunda aldik bu adana'yi ama tabii burdakiler Turkiye'dekilerle bir mi:(((( Neyse en azindan gozumuz doydu.

Cumartesi evdeydim, ders calistim. Aksamina Ordegin organizasyonunu da yaptigi GW universitesi partisi vardi. Asularla gittim ben. Ordek onden gidip tum sistem olaylarini hallediyor. Cok eglendim, costuk ama ne cosmak hem de hic icki icmeden. Ordan Georgetown'a, gece gece pizza yedik. Bizdeki gibi durum yok buralarda tabii, yagli pizzaya talimiz.

Pazar gunu de gittik Dupont Circle'a... Yaydik battaniyemizi, saatlerce oturduk, muzik kitap keyfi yaptik. Herkes oyle. Turkiye'den tek farki babam yasimda biyikli adamlar pijamalariyla gelip 10 tane cocukla mangal yakmiyor. Coplerini dag yapip oracikta birakmiyorlar. Halk demek baskalarinin ozgurlugunu mahvetmek demek degil. En son Fenerbahce Parkinda milleti bu igrenc haliyle gordukten sonra dedim burasi da gitmis, yazik... Ne o "halkin ozgurlugu"? Ne o "onlarin hakki"? Kardesim bu hak biraz daha edepli adabli olamiyor mu yaa?

Cimenlerde bayagi oturduktan sonra Asular bize katildi, yemege gittik. Hava muthisti, aksama dogru sicak da kesildi.

Harika bir haftasonu gecirmisim, yazinca hatirladim, mutlu oldum yine:)))))

Saturday, April 25, 2009

tracy anderson

http://www.tracyandersonconnect.com/


Madonna meshur etti, Gwyneth Paltrow unune un katti.

Kardio calistiriyor ve bunu bangir bangir muziklerle yapiyor. Agirilik olarak kadinlara 3 poundun uzerinde calistirmiyor. Kasli bir kadin vucudu degil guclu ve estetik kadin vucudu yaratiyor. Kendi vucudu da inanilmaz fit fakat boyle igrenc kaslarla dolu degil. Madonna ninkini nasil yola koyacak bilmiyorum:)))

Google video dan izleyin dicem ama Turkiye de you tube yasakli. Allahim ya boyle bi sey olabilir mi? Bu cagda internet yasagi!!!

Ipod a indiriceksiniz artik siteden satin alarak. Cok pahali degil.

Her gun yapsam bunlari ayyyyy ne muthis olur...

Wednesday, April 22, 2009

Earth day


Ayyy yazamadim bir turlu icime dert oldu. Laptop in internet baglantisinda sorun var, desktop ordegin muzikleri yuzunden coktu cokecek, acmamam gerekiyormus:)))

Night train to Lisbon isminde yeni bir kitaba basladim. Cok begendim. Felsefik bir kitap tam bana gore...

Diger ders kitaplarima devam...


Kendimi iyi hissetmesem de hissetmek icin zorluyorum. O kadar zorladim ki artik kendimi gercekten iyi hissediyorum. Bazi asmamiz gereken durumlar var. Mutlu olarak bunu yapmak istiyorum. Hayaaaat beni neden yoruyorsun??? Olsun herseye sukretmek gerek.



Bugun earth day. Martha bugune ozel program yapti, Oprah da ayni sekilde yapacak. Dunyayi seviyorum. Disney pictures in bugunle ilgili bir filmi oynamaya basladi. Mutlaka gitmek istiyorum. Belgesel... Hayvanlarin hepsine ama hepsine bayiliyorum, cooook seviyorum.




Friday, April 17, 2009

Yeter!!!

Yeter artik ya! Yeter be!!!!

Kardesim bir tane Islamci yok mu Ergenekon sacmasinin icinde yaaa? Bunlarin hepsi mi Ataturkcu?

Sabah aksam show olsun diye ibadet ediyor gorunurler, Turkan Saylan'a yapilanlar hangi dine sigar ya?

5 tane Turkan Saylan olsa bu ulke kurtulur. Deli sacmasi suclamalar. Kaciniz Turkan Saylan'in tirnagi olabilirsiniz acaba?

Dunya gorusu oldukten sonraya bagli olan kafayi ciziktirmis zavallillar bu dunyada o kadar iyilik yapan bir insana yaptiginiz kotulukler de sizi bulsun. Elimizden hicbirsey gelmese de kotu enerjimiz sizin uzerinizde olsun.

Allahim ya kendimi kaybediyorum artik boyle uc kurus akillilar karsisinda.

Saturday, April 11, 2009

Issiz Adam


Dun gece yalnizdim evde, "Issiz Adam"i seyrettim, tabii hickirik tufani sonunda... Uzun zamandir seyretmek istiyordum ama bir turlu denk gelmemisti. Inanilmaz cok begendim filmi. Bir konu bu kadar dogal, yapmaciksiz ve rahat mi anlatilir. Hepimizin hayatinda buna benzer seyler yasanmiyor mu, bazen issiz adam siz oluyorsunuz bazen karsinizdaki. Ama hakkini vermek gerek bu konuda erkeklerin uzerine de yok.


"It's not you, it's me" bunlar son tipik erkek lafi before being dumped.


Yalniz kizin ordaki en son hali, evlenmis, cocugu olmus ama kocasi biraz figuran gibi hayatinda. 'She moved on' demek istiyorsunuz da hala onu dusundugune gore... O kotu ya, gercekten, bunu annemle de konustuk bugun. Yani aklinda ihanet ediyorsa surekli kocasina! O yuzden evlenirken de hemen evlenmiceksin biraz firtinali birseyler yasicaksin kocanla, kavusamama durumu yasicaksin ki ancak ondan once yasadiklarininin uzerinde birsey olsun. Ask zaten kavusamama durumu diye bosuna demiyorlar.


Yani sonucta 'salak herif neden onca guzel seyi teptin' demek istiyorsun ama kiz da hala onu dusunuyorsa icten bir 'ohhh' diyemiyorsun. Belki de o yuzden film bu kadar vurucu.


'Babam ve Oglum' u cok agladigimdan dolayi sevmedim pek, durduramiyordum cunku kendimi, istemsiz olarak agliyordum. Bu ama cok farkliydi . Agladim ama sanki yasadiklarima agliyordum. Kendinden birsey bulmayan var midir bu filmde?


Bu arada film muzikleri kopardi tabii.


Bravo Cagan Irmak ya. Oyuncular da harika, abartisiz, dogal. Turk sinemasi inanilmaz bir yukseliste arkadaslar, butun guzel yonetmenlerimizi kutluyorum. Turk olmaktan gurur duyuyorum.






Friday, April 10, 2009

Kirleniyoruz!!!


Tehlikeli bir dunyada yasamaya baslamisiz. Bizim evrimimizi yanlis tarafa yonlendiren bir teskilatlanmanin icindeyiz. Boyle bilim kurgu kitaplarindaki gibi yazdigima bakmayin, soylediklerim gercek!


Amerika'da en cok tuketilen sey "misir". Kocanlarini kaynatip da yemek geliyor bizim aklimiza da isin ucu oyle degil. USDA'in yani Amerika Tarim Bakanligi'nin kurallari cercevesinde en cok alici bulan urun. Ne olursa olsun ciftciyseniz maliniz elinizde kalmiyor, satiyorsunuz. Sattikca zarar da etseniz(ki cogu ciftci zarar ediyor) bu donguden kurtulamiyorsunuz ve basliyorsunuz daha cok kazanmak icin daha cok ekmeye. Daha cok urun alabilmek icin bunlarin uzerine serpilen tarim ilacinin haddi hesabi yok. Bu tarim ilacli misirlar hayvanlara yem olarak veriliyor. Yani bunlari esas biz yiyoruz. Elde var birrr...


Burdan itibaren isin iki tarafi var, bir yedigimiz besili hayvanlara yem olarak verilen "misir" diger taraftan ictigimiz tum sodali iceceklerde ve yedigimiz nerdeyse her turlu islem gormus gidada yer alan "misir". Ben yemlik misiri anlatabilicem digerine gonlum dayanmiyor!!!


Inekler, koyunlar normalde ne yer, ot, di mi? Dusunun oyle hale getiriliyorlar ki misir yemek durumunda birakiliyorlar. Oyle evrimlesmeye zorluyoruz. En ucuz uretilebilinen sey misir cunku. Hayvanlarin bunyeleri tepki veriyor ama dinleyen mi var?? Normalde mideleri bizim midemiz gibi asit icermiyor, o yuzden de misirin asidi vucutlarinda sindirilmiyor, bunun da kolayini bulmuslar. Antibiyotiklerle beraber veriyorlar misiri. Daha kolay sindirsinler diye degil asitten dolayi patlayan karacigerlerinde iltihaptan olusan bakteriler hayvani oldurmesin, kesilene kadar idare etsin diye. Bu arada verilen antibiyotiklerin de haddi hesabi yok, bunlari yiyince biz de bu antibiyotikleri almis oluyoruz dolayisiyla. Her gun antibiyotiklere direncli mikroplar nerden turuyorun en kisa cevabi iste. Elde var ikiiiii...


Eskiden besili hayvanlar 6 - 7 senede olgunluga erisip kesilirken simdi verilen buyume hormonlariyla 15-16 aylikken kesiliyor. Bu arada bu buyume hormonlarini da biz bir guzel yiyoruz. Bir suru garip gurup hormonel sorunumuz nerden cikiyor, iste burdan. Elde var uuuc...


Bu hayvanlar birbirne bitisik yasiyorlar omurleri boyunca, tabii ona omur denirse... Yedigi yere siciyorlar, pislik denizi oluyor. Burda da bir suru mikrop ve bakteri. Peki bunlari nasil etkisiz hale getiriyor insanoglu??? Evet bildiniz, antibiyotiklerle. Al sana baska bir grup antibiyotik daha, bunlari da yiyoruz dolayli olarak. Elde var dortttt...


Biraz icimizi kararttim ama bununla da bitmiyor. CAFO denen bu endustriyel mezbahalarin sinirlari icinde boyle uzaktan dogal gol gibi duran daha yanina giderken bir garplik oldugunu kokudan anladiginiz havuzcuklar var. Baliklar oynuyor mis gibi sularda demek isterim tabii ama maalesef, hayvanlarin pislikleri bas edilemeyecek gibi oldugundan(tonlar konusuyor) buraya aktarmak zorunda kaliyorlar. Burda bok havuzu oluyor. Bu havuzlar likid tabii, oldugu yerde oyle durmuyor, yerin altina siziyor. Boylece yer alti sulari hormon, bakteri, antibiyotik ve mikrop karisimi bu seylerle kirleniyor. Elde var beees...


Tabii bunla da bitmiyor:))) Artik sinirden guluyorum. Bu pislikler bu havuzlarda daha da cok birikince bunlari en yakin dereye bosaltiyorlar. Sonra denizlerimiz, okaynuslarimiz niye kirlendi? Mercury(civa) seviyesi neden yukseliyor? Balik cikmiyor, olan balik neden zehirli hale geliyor, al bunlarin cevabi da burda. Elde vaaar altiii...


Daha neleri neleri var da anlatamicam icim daraldi!!!





Wednesday, April 8, 2009

Bakteriler


Cok yakinda gazeteler sayfa sayfa yazacak;


Bakterilerini tani, onlari sev:)))


Trilyonlarca bakteri yasiyor vucudumuzda. Hatta Scientific American'da okudugum kadariyla insanlarin hicbirinin bakterisi birbirinin ayni olmadigi gibi turlu turlu degisik isleyisler de bu bakterilere bagliymis. Mesela helicobacter pylori isimli ulser yapan bakteriyi tasiyanlarda daha az astim goruluyormus. Bu bakteriler vucudun metabolizmasinin hizli calisip calismamasini da etkiliyormus. Kilo problemi olanlar dikkat!!!


Nasil beynimiz tamamen bize ozguyse, bagisiklik sistemimiz de oyle. Bunun dayanagi bakterilerimizin farkli olmasi. Anne sutunun bebek icin ne kadar onemli oldugunu orda burda okuyoruz. Anne sutu o kadar degisik bakterilerle donatilmis ki bebekler dogdugunda bagirsaklarinda hicbir bakteri barindirmadiklari icin bunlar bir nevi asi vazifesi goruyor.


Iyi bakterilerimizi artirmanin bir yolu yogurt ve kefir. Sutten artik medet umamiyoruz cunku pastorize edilmis sutteki tum yararli bakteriler de vefat ediyor:)) Organik yogurt, evde yaptiginiz yogurt en iyisi, bunu hep tekrarliyorum. Ozellikle Turkiye'de son zamanlarda yogurda katilan kimyasallarini haddi hesabi yok. Burda farkli mi, hayir, belki daha beteri, ama ben de organik yogurt kullaniyorum.


En son antibiyotik kullanimina dikkat cekmek istiyorum. Kas yaparken goz cikartiyoruz en kucuk soguk alginligina dahi antibiyotik kullanmakla. Bunlar onune ne gelse, yararli yararsiz demeden biciyorlar, sonunda da bagisiklik sistemimizin temeli guzel bakterilerimiz gidiyor. Bir ay aliyor onlari yerine koyabilmek. Antibiyotik kullanirken yogurt yemeye dikkat edelim en azindan!!!


Tuesday, April 7, 2009

VA Harbour












Haftasonu Kivanc, Asu, ben, Ordek ve Armut VA Harbour'a gittik. Guzel bir yer yapmislar. Orda oturmak ister miyiz istemez miyiz karar veremedik. Biraz uzak bir yer. Benim arabam yok. Araba almayi da hic dusunmuyorum hybrid bile olsa. Malum bir de sehirde oturmayi seviyorum, sehir olacak ama ayni zamanda tabiatin kucaginda olacak, cok yakinlarinda bir tane kitapci mutlaka ve mutlaka bulunacak. Benim kistaslarima uyamadi bu guzel yer. Hersey var kitapci yok!!!

Orda uzun uzun yurudukten sonra Asularin sitesinde barbeku yaptik. Cimenlerin uzerinde sokak lambalarin altinda, biz popoyu kaldirana kadar vakit hayli gec olmustu.


Bu arada yeni ders kitaplarim geldi. Onun heyacinindayim son dort bes gundur. Elimdeki kitabi bitirdim, muthis bir kitapti, herkese okumasini tavsiye ediyorum. Bu son gelen ders kitaplarimin arasinda Omnivore's Dilemma da var. Yazari Michael Pollan. Gecen ay alliym mi almiym mi diye Borders ta surekli baktim durdum bu kitaba. Okumak istedigim bir kitapti cunku... Ders kitaplarimla gelince nasil mutlu oldum. Cok basit seylerle mutlu olabilmemi cok seviyorum, kitaplara bayiliyorum.

Saturday, April 4, 2009

Bahar


Atin kendinizi disari!!! Hava inanilmaz guzel. Bahar geldi!!! Cicekler, agaclar, o koku... Rutin cumartesi yuruyusumu yaptim bugun, rutin sinema sefami yerine getirdim sonra, Sin Nombre'yi seyrettim... Donerken Chipotle'den kocaman bir burito aldim, eve geldim onu afiyetle yedikten sonra kitabimi elime aldim, okurken okurken uyumusum... Kalktigimda cayi atese koydum, bir kupa cay esliginde web de surf yapmaya basladim. Aksam askimla disari cikariz ben de o zamana kadar zindeligime kavusmus olurum, bugun yurumeyi biraz abartmisim da cicegi bocegi incelerken...

Saudi Kral ve Obama


Bu nedir? Bence onumuzdeki gunlerde daha cok tartisilicak... Yani sen Ingiliz Kralicesi'nin onunde egilme, git Saudi Arabistan Krali'nin onunde yerlere kadar egil??? Nedir bunun anlami??? Bir aciklama yapilmasi gerek Beyaz Saray'dan ama ne kadar aciklansa bos...

Friday, April 3, 2009

Bir Cuma...


Bugun Cuma, haftasonuna saatler var. Haftasonu icin bir planim, planimiz yok. Eskiden daha fazla plan meraklisiydim, hayat bana her gunun her haliyle guzel olmasi gerektigini ogretti. Istersen ogrenme:)))


Hepimizin yasam boyu karsilastigi zorluklar oluyor. Kimse feci mutlu degil. Bazen, normal normal yasarken oyle birseyle karsilasiyorsun ki onu asmak icin aslinda ne kadar guclu oldugunu ogreniyorsun. Guclu deken hicbir seyden korkmamayi kastetmiyorum. Korku hepimizin icinde ama o korkunun uzerine gidebilmek onemli.


Ilk asama kabullenmekten geciyor. Kabullendikten sonra savasmaya basliyorsun. Oyle birsey yokmus gibi hareket ettiginde sadece zamani erteliyorsun. Aslinda oyle ya da boyle hepimiz birer savasciyiz. Mutlu olmak icin cirpinan savascilar...Hayat dedigin nedir ki?


Gecen aksam, hava geceye donerken, Dupont Circle'in ortasinda herkesin oylesine takildigi, sade ve takintisiz bir parkta bir bankta ordekle otururken, icimden soyle gecti. Hayat bu an iste, ne fazlasi ne azi. Daha fazlasini beklemek huzursuzlugunu da beraberinde getiriyor. Spirituel kitaplarin hepsinde, "an"da olmak denen sey o iste... O an mutlu musun, huzurlu musun. Daha fazlasini ele gecirsen ne gecirmesen ne... Ama hepimizin idrak seviyesi farkli, biz bu okulda egitime gelmek icin gonullu olduk, sadece maceradan ibaret degildi, dunya yolculugumuz. Bilinc ve idrak seviyemizi ustlere tasiyarak enerjimizi yukseltmek... Ve Tanrinin bizden istedigi tek sey var; mutlu olmamiz...





Wednesday, April 1, 2009

cosmeticsdatabase


Harika bir site kesfettim! Aslinda Amerika'da cok ses getiren sitelerden biri olmus. Kullandiginiz her turlu kozmetik malzemesinin size verdigi zarar konusunda bilgi sahibi oluyorsunuz. En pahali urunler en iyidir diye birsey yok, onlarin da aralarinda muthis zararlilar var. Bu zararli maddeler bizi hasta ediyorlar. En kisa anlatimi bu. Biraz daha bilinc diyorum!!!



Fazil Say'in mektubu

Surekli politika ile ilgili birseyler yaziyorum ama yazmak zorunda hissediyorum kendimi... Turkiye cok zor bir donemecte, kaybedilmis degil ama kaybedilebilir. Tarihte kaybedilen ornekler cok ama kazanilan sadece Turkiye, o da Kurtulus Savasiyla...Ataturk gibi biri dunyada bir kere gelir, o yuzden gercekci olalim. Bu sefer hepimiz birseyler yapmaliyiz. Benim burda Obama'ya attigim faxin, mektubun, emailin haddi hesabi yok. Belki okursa diye... Herkes birseyler yapsin elinden geldigince... Fazil Say'a destek veriyorum. Su anda yapilmasi gereken Deniz Baykal'in defolup gitmesi!!! Gidene kadar protesto edelim, diktator mu bu adam neden indirelemiyor asagi?

Protestomu yineliyorum;

DENIZ BAYKAL DEFOL GIT!!!

Monday, March 30, 2009

Demir


Saglikli bir yetiskinin vucudunda uc gramla dort gram arasinda demir bulunur. Bu demirin buyuk bir cogunlugu da kanda hemoglobinin icinde vucudumuzun orasina berisine oksijen tasir.


Butun bakterilerin, kanser hucrelerinin de gelismek icin demire ihtiyaci vardir. Sirf bu sebepten vucudumuzun bakteri girisine acik olan organlarinda(agiz, burun, kulak ve genital organlar) "demir giremez" alanlari mevcuttur. Buna ek olarak da bu girisler chelator denen nobetciler tarafindan surekli korunur. Bu protein menseeli nobetciler demiri gordukleri yerde kiskivrak yakalarlar ve kullanilmasina izin vermezler. Tukurukten sumuge butun girislerde bulunan sivilar bu nobetcilerle kusatilmistir.


Eski kocakari ilaclarindan bir tanesi yaranin uzerine yumurta beyazini surmektir. Cok yerinde bir davranis oldugunu goruyoruz. Yumurta beyazi, yumurtanin sarisi(yani embryo) mikrop ve bakterilerden korunsun diye demiri kiskivrak yakalayan chelator nobetcileriyle doludur.


Anne sutunde de lactoferrin isimli madde bu nobetcilerden zengindir ve boylece anne sutu yeni dogmus bebegi turlu turlu enfeksiyonlara karsi korur.


Bu bilgileri "Survival of the Sickest" isimli bir kitaptan aldim. Ders kitaplarim yolda henuz gelmedi, elimdeki kitap ta bitiyordu cumartesi Borders a gittim. Hava yagmurluydu, ben uzun uzun yurumustum. Hazelnut li kahvemi aldim, dergilerimi sectim, kuruldum bir masaya iki saat dergi okudum. Cikista da bu kitabi gordum, indirimdeydi. Best Seller di iki sene once, Mehmet Oz'un de soz ettigi bir kitap, onsozu bile var, tabii ben kacirir miyim? Hemen aldim. Bugun okumaya basladim. Yalniz surekli "Hadi canim" "Hadi bee" "Yok yaa" tepkileriyle okuyorum kitabi. Daha basindayim ama buyulendim. Bazi seylerin nedenini ogrenmek beni cok mutlu ediyor. Herkes benim gibi degil ama ben herkes benimmis gibi blogda anlatmak istiyorum her yeni ogrendigim seyi:))))



DENIZ BAYKAL DEFOL GIT!


Dunku belediye secimlerinden sonra sonuclara bakinca sloganimi(!) bir kez daha yineliyorum!!!




DENIZ BAYKAL DEFOL GIT!




Deniz Baykal artik insafa gelir de bu is benle olmuyor, Turkiye'nin gelecegini yerle bir etmeden 75(!!!) yasimda kenara cekileyim derse o zaman bizim icin umut var arkadaslar!!!




DENIZ BAYKAL DEFOL GIT!

Saturday, March 28, 2009

Herseyden azar azar



Ne kadar cok protesto edilecek sey varmis meger. Environment la ilgili okudugum kitabin sonlarina geldim. Sunu soyleyebilirim ki Amerika her gun yenisini insa ettigi komur santrallariyla sadece Amerika'nin icine etmekle kalmiyor dunyanin da icine ediyor. Saka gibi geliyor ve hala bir suru insan umursamiyor ama su an butun onlemler alinsa ve CO2 salinimi tamamen dursa dahi dogaya verdigimiz tahribat o kadar buyuk ki duzelmesi yillar alacak. Dikkatinizi cekerim tamamen dursa diyorum. Cin ve Hindistan buyuyen ekonomileriyle zaten cok buyuk bir tehdit olustuyorlar, neyse ki ekonomi yuzunden isler bozuldu da boylece cevre daha az yara aliyor.
Okyanusun asit seviyesi feci derecede, buzullar eriyor, eridikce su seviyesi yukseliyor, buna bagli olarak da gunes isigini daha fazla emen su isiniyor. Isindikca eskiden mevsiminde iki uc tane olan kasirgalar katlaniyor. Televizyonu acin ve iklime bagli bir felakete rastlamadan bir haber programin sonuna gelebilecek misiniz? Dusunun bu onumuzdeki senelerde kat kat artacak ve cok daha buyuk bir siddetle devam edecek. Iklimbilimciler bunun siddetini bile su anda hesaplayamiyorlar cunku ongorulebilecek bir artis degil bu. Oyle bir hizda katlanarak gidiyor ki korkutucu boyutlara varmis vaziyette. Biz de hala soyleee mi yapsak boyleee mi yapsak. Danimarka en cevreci ulke, bu konuda basi cekiyor. 70li yillarin sonunda aldiklari onlemlerle petrole bagli yasamayi reddetmis ve sustainable energy leri kullanmaya baslamislar. Ruzgar ve gunes enerjisinden buyuk olcude yararlaniyorlar. Isin kotu tarafi bir ulkeyle hicbirsey olmuyor, ayni gemide oldugumuz icin diger ulkelerin yaptiklari ya da yapmadiklari yuzunden ongorulu ulkeler de gume gidiyor.

Bugun Ordegin Italyan Konsoloslugunda bir eventi var. Demin telefonda ortamin yikildigini soyledi:)))))))) Ne de olsa Avrupali diyor:)))

Aksam yemegine tarifini Devletsah tan aldigim sehriyeli tavuk corbasi yaptim. Yanina da turp ve yesili bol salata. Saglikli beslenmeye basladiginizda "ozenli"den "takik"a terfi ediyorsunuz zamanla. Yani ben aslinda hayatimin hicbir doneminde cok da fazla sagliksiz beslenmedim. Yalniz Istanbul'da calistigim bir donem aldigimiz Sodexho larla haftanin iki uc gunu fast food yedigimizi hatirliyorum. Uc sene boyunca. Popomdaki selulitler ordan hatira, neyse ki feci degil ama hic yok da degil yani:( Her gun duzenli yurumeye dikkat ediyorum, hafta ici asagidaki gym e inmeye basladik. Yeni aletler de getirmisler. Yani spor yapiyorum ama selulitler gitmiyor. burdan onlari da protesto ediyorum!!! Eger bi popo bir adim attiginizda durmaniza ragmen jole gibi sallaniyorsa anlayin ki probleminiz vardir. Neyse benim durumum o asamaya gelmedi, gelmesin de yaaa:)))))))




Dipnot olarak da sunu ekliyorum. Obama iki eli kanda olsa work out yaparmis. Saat bes bucuk da kalkar ne olursa olsun bir saat vucudunu calistirimis. Michelle Obama da bu konuda cok ozenli ama kocasi kadar takik degil mis. Ben de bunlari okuya okuya gaza geliyorum iste. Benim Barack da benim gibi gaza gelse cok iyi olacak da hala gobek yerinde:)))





Friday, March 27, 2009

Fark 1

Sunu fark ettim, single olanlarin blogunu okumayi seviyorum ben. Evli olanlar ununu elemis elegini asmis gibi mi geliyor ne?

Thursday, March 26, 2009

Yeter!!!

Bu aralar Turkiye'ye disardan bakinca icim kan agliyor!!! Sanki hicbir sey olmuyormus gibi hareket ediyoruz, korkuyoruz, devekusu gibi davranirsak bize saldiramazlar diye:))) Bir de cok iyimser demokratlar var icimizde, ulkenin aydinlarini ve gazeticilerinin yarisini ilginc, ne udugu belirsiz suclmalarla iceri almislar, her gun birini karaliyorlar, adam "yaa bunlar demokrasinin geregi, hicbirsey olmaz" diyebiliyor. Herkes sindi, herkes korkak, hakli olarak! Hukukun bu kadar sifirlandigi baska bir zaman okudunuz mu, gordunuz mu, taniklik ettiniz mi ulkemizde? Sarsilin yaaaa, Deniz Baykal defolsun ve gitsin artik, gelmis gecmis en buyuk yikim ve tahribi bu adam verdi Turkiye'ye. Hala basariliyim diyebiliyor. Ne hirs bu ya. Bunca basarisizlik nasil basari diye onumuze konur ve biz bunu sindirmek durumunda birakiliriz? Deniz Baykal defol git diyorum, defol git, senden daha kotusu olamaz zaten!!! Baykus gibi sindin uzerimize, nasil bir insansin sen ya, sana sadece bir parti lideri olmak yeteyiyor, senin Turkiye lideri olmak gibi bir dusuncen zaten yok. Sen ordan ayrildiginda kimse senin suratina bakmicak, kurmussun saltanat 90 lik dinazorlarla cevrene, mihlanmis kalmissin tabii. Bu belediye secimlerinde %1 lik bir yukselme kaydetsen ya %10 luk bir dusus sen bunu da basarili olduk diye lanse edersin. Turkiye senin yuzunden haritadan silinecek, senin gibi muhalefet lideri oldugu icin Erdogan mutlulugunu dile getiriyor. Baykus musun kardesim ya, insanda saygi birakmiyorsun.

DEFOL GIT!!!

Karsiliksiz vermek...

Kotu bir durumla karsilastigin zaman onu asmak icin bileniyorsun. Bilenirken de daha once tatmadigin degisik duygulari kesfediyorsun. Sonunda hayatta tek gercek olanin iyilik oldugunu anlamak zorunda kaliyorsun. O zamana kadar okudugun, dinledigin, izledigin "iyilik" geyiklerinden biri degil gercekten icinden gelen iyilik duygusu... Karsiliksiz vermek... Bu konuda kendimle ovundugum zamanlar var ama yeterli degil daha iyi, daha iyi, daha da iyi bir insan olabilmek icin elimden geleni yapmak istiyorum. O zaman hayat yasanilasi geliyor...

Wednesday, March 25, 2009

Kisisel Boykot!!!

DUNYAYI ZEHIRLEYEN KIMYASALLARA KARSI TEPKINIZI BELIRTIN.
SESSIZ KALMAYIN!
TARIM ILACLARI, TEMIZLIK VE KISISEL BAKIM MALZEMELERINDE
KULLANILAN KIMYASALLAR SADECE DUNYAYI DEGIL SIZI DE ZEHIRLIYOR.
BILINCLENIN VE SORGULAYIN!
BANA NE DIYEBILECEK ZAMAN KALMADI!!!

Tuesday, March 24, 2009

Kriz hatti

Dun gece kriz masasi olustu. Telefon hattinin bir kosesinde ben bir kosesinde Asu kuzuluktan kurtluga transfer eden Armut Beyi nasil sakinlestirebilecegimizin yollarini aradik. Cesar'in taktiklerini surekli tekrarlayan "ben" kopek terbiyecisi olma yolunda da ilk adimimi attim. Surekli Asu enerjini yukselt(:))))) ne demekse), dik dur, sakin Armut'un gozunun icine bakma, sen agresif davranma, bagirdigi anda arkani don, calm state ol(Bak bak:)))!!! Allahim ya gunde uc saat seyredersem bir programi her hafta sonu olacagi budur. Sonunda Armut sakinlesti, ben on dakkada bir Asu'yu kontrol etmekten vazgectim. Su taktikleri kendime de denesem iyi olacak, kopegin enerjisini ayarliyoruz da kendi enerjimiz bu aralar yerlerde surunuyor. Hava da o kadar guzel ki yakismiyor!!!

Monday, March 23, 2009

Armut


Cuma aksami oyle dagitamadik onceden planladigim uzere... Sevgili kocam yorgundu, ben mizmizdim, yemegi cok gec yedik. Fago de Chao'ya gittik. Brezilya restaurani burasi. Ben aslinda bizim klasik Turk yemeklerinden baskasini yiyemeyen bir gruptandim buraya gelmeden once. En sevdigim yemek kuru fasulye pilavdi, degisik bir sey yemekten nefret ederdim. Zamanla Hint yemegi disinda bir suru yeni seye alistim. Meksika mutfagini cok seviyorum, Cin yemegine bayiliyorum, sushi sushi diye tutturdugum oluyor.

Fago de Chao de alisamicagim bir sey yok zaten, et ambari gibi bir yer, surekli onunuze birileri et kesip koyuyor, bizim doner sisleri gibi degisik turden etleri masa masa gezdiriyorlar. Ben cok etci bir insan olmadigimdan kapasitemin uzerinde yiyince butun aksam "Allahim cok yediiim" diye dovundum durdum. Hazmedemedim on saat. Bir daha o saatte yemek yok. Yemege cok gec basladik cunku bizimkiler cok gec kaldi ama yerinde bir ozurleri vardi;

Kivanc Asuman'a yorkshire cinsi bir kopek almis. "Armut" Ben iki gun Armut, armut diye inledikten sonra dun gormeye gittik. Hayvan delisiyim ya, bayiliyorum hayvanlara. Aylardir "Dog whisperer"i seyrettigim icin seminer seklinde kopek dersleri verdim butun gun. Hayvan artik ilgi manyagina dondu... Cisini tutmayi bir ogrensin Samy ablasini da ziyarete gelicekler. Samy gorunce cildirabilir tabii, bu ne diye. Hayatinda hic kopek gormedi zavallim.

Armut'tan once de uzun boylu bir yuruyus yaptik. Pedometer alicaz ordege, gunde kac adim atiyor bakalim. Mehmet Oz gunde on bin adim sarti kosuyor ama on bin adim da biraz zorluyor. Dun bir yandan yuruduk bir yandan adim saydik. Bir saat yuruyus bes bin adim yapiyor gibi birsey. Iki saat yurumek de cok kolay degil hani her gun.

Friday, March 20, 2009

Dogum gunu...

Bugun Asusun dogum gunu!!! Biraz sonra cikip ona hediye alicam. Cicili bicili seyler seviyor, "bu Asus" dedigim birsey bulmam gerek. Aksama yemege cikariz, soyle dagitabilecegimiz bir yeri dusunmem gerek. Yarin aksam da David Vandetta geliyormus Josephine'e. Ordek illa gitmek istiyor tabii, ben de gitmek istiyorum acikcasi ama artik eski enerji yok bende ya. Bu aksam dagit yarin aksam dagit, nerdeee eskiden haftanin dort aksami ciktigimiz zamanlar. Yaslandik da demeye dilim varmiyor:(( Ajda Pekkan gibi olmaya calisiyoruz bir kusak olarak ama sakil duruyor mu acaba? Neyse ki minyon ve inceyim diye kendimi avutuyorum. Giydigim kiyafetler buyumuyor, kadin gibi giyinmek istemiyorum. Son birkac yildir bu dilemmayi yasiyorum ama Gulse Bilsel'in gecen gun yazisini okudum ki yalniz degilmisim. Bayagi bir kadin boyle. Bak kadin lafi bile boooo getirtiyor ya. 20 yasindayken daha mutlu da degildim aslinda. Ne zaman bu kadar buyudum ben be???

Thursday, March 19, 2009

This Moment on Earth


Su environment sorunlarina fazla dalmaya basladim! Isin icine girince durumun ne kadar vahim oldugunu anliyorsunuz. Aldigim derslerde uc tane de secmeli ders hakkim var, bunlari ecology ve environment tan yana kullanicam zamani geldiginde.

John Kerry ve Teresa Heinz Kerry "This moment on earth" isminde bir kitap yazmislar. Ben bu kitabi Johns Hopkins Universite Kampusunde bir sertifika programina katildigimda sansa Barnes Noble'dan "$1" almis ve cok sevinmistim:))) Bunun haricinde Virgina Woolf'un kitabini ve bir kac tane daha kitabi bu fiyata almistim. Havalara ucuyordum:))))) Eve gelince bir koseye koydum, surekli yeni kitap aldigim icin de bunlara sira gelmedi tabii. Neyse bugun baslicagim varmis Kerry'nin kitabina, iyi ki de baslamisim. Bir kere 2004 baskanlik seciminde bana cok silik gelen bir adaydi Kerry, Bush'a maglup oldu. Yuhhh. Ama adam ozunde iyi bir senator, ozellikle cevre konularinda da bayagi etkili aslinda. Karisi tarafindan hep ezildigini dusunmusumdur(servetiyle adami kopek yapti gibi geliyordu) ama bu kitapta karisini sevdim nedense. Yanlis degerlendirmisim diyim. Onun da cok umrunda:)))

Neyse bin tane alakasiz bilgiden sonra esas soylicegim dunyanin boku yedigi arkadaslar. Yani bir bilinclenme var ama bu yeterli olur mu bilmiyorum. Kullandigimiz her turlu temizlik malzemesi, parfum, deodarant, sampuan, tuvalet kagitlari, bebek diaperlari(bunlar hele inanilmaz kotuymus, bir kere plastik erimiyor ikincisi de uzeri silinmediginden bakteriler copluklerde yagmur yaginca topraga siziyor, ordan icme suyuna karisiyor) hem dunyanin mahvedilmesinde hem de bizim hastaliklarimizda bir numaraya oynuyorlar. Kitap; insanlarda kanser oranlari neden cogaliyor, erkek baliklar nasil disiye donuyor(insan cinsinde de ureme organlarinda sorun olan bin tane tip, ureyemeyen bir suru kadin erkek) ve de bunun gibi bin tane seyi acikliyor.

Bireysel olarak artik camasir suyu ve diger zararli temizlik malzemelerini kullanmama karari aldim. Green olanlardan alicam. En azindan ben ustume duseni yapiym da... Milletin de beynini yerim belki onlara da etkili olur.
"Dunya Su Forumu"na ev sahipligi yapan ulkemizde kac kisi gercekten bilincli, inanin dusunesim gelmiyor!!!

Wednesday, March 18, 2009

AIG & bonuses

Hukumetin basi bu sefer de AIG bonuslari yuzunden dertte. En son gecen hafta devletten para yardimi alan AIG'nin sirket calisanlarina hafta sonu toplam 165 milyon dolar bonus verdigi ortaya cikti. Millet ayaga kalkti, kimin parasini kime veriyorsunuz diye hakli olarak. Tim Geithner, Hazine Bakani, ates altinda. Biliyor muydu da Obama'ya soylemedi ya da hic bilmiyordu da hic birseyden haberi yok gibi suclamalar yapiliyor. Istifa etsin diyenler oldu dun butun gun. Obama bugun cikti, sonucta president olan benim, bu ilk olarak benim sucum diyerek butun sorumlulugu uzerine aldi. Tim Geithner i da caliskanligi yuzunden inanilmaz ovdu, yani istifayi mistifayi unutun gibisinden! Bugun AIG CEO'su sorgulaniyor canli canli!!!

Su bilgiye de etkilemek de yarar var, AIG sadece Amerika icin degil dunya icin de cok cok onemli bir sigorta sirketi. Batmasi Almanya'da Deutsche Bank'tan Singapur'daki bireysel sigorta yapan bir cok sirketi de kotu etkileyecek. Sevgili Ilhan Uludag Hocami, burdan tekrar rahmetle aniyorum, "too big to fall" kuramini ogretirken yuksek lisans derslerinde agzimiz acik dinlerdik onu! AIG o kadar kocaman ki batmasi dunyayi batirir, ne yapip edip kurtaricaklar, ama kanli mi sanli mi olacak, orasini gorucez!!!

Tuesday, March 17, 2009

Puslu bir haftasonunun ardindan













Haftasonu bitti, gitti... Cumartesi yuruyus yolumdan zevkle Bethesda'ya yurudum. Barnes and Noble da yaklasik uc saat vakit gecirdim. "Idealist.org" isimli kitabi aldim. Ordan sinemaya girdim. "The Class". Fena degildi de cok da begenmedim.
Pazar Georgetown'daydik yine(ben, ordek, Asu, Kivanc) Once son kesfimiz Lebanese cafe sonra sinema "International", yemek icin Lebanese Taverna, en son bizim evde cay fasli... O kadar cok yemekten sonra evde tatli ya da meyva yemeye bile halimiz kalmadi. Bu arada Samy fazla heyecandan Asu'nun parmagini isirdi. Offff. O da onu istemeden can havliyle yere firlatti. Neyse ki hicbir sey olmadi (ikisine de!!!)
Su yemeklerin fotografini cekmeye bir turlu alisamadim, ne zaman ki ortada hersey silinip supuruluyor "yaaaa ben foto cekecektim" diyorum. Amannn alisirim artik yavas yavas. En azindan makinayi yanimda tasiyorum.

Saturday, March 14, 2009

Chimerasim


Dun gece Discovery Health'de bir program izledim. Bu kanalin Mehmet Oz yuzunden muptelasi oldum, hos surekli "You on a diet" in tekrarlarini veriyor ve ben bir seyrettigimi tekrar izliyorum. Yine de daha once onemsemedigim bir tip bilgisini obur seferinde daha iyi anliyorum. O yuzden tekrar mekrar demeyip her programi izliyorum.


Dun gece izledigim seri "You on a diet"tan hemen sonra ekrana geldi. Konu biraz ilgincti. Biraz degil bayagi bir... Ismi "I am my own twin" yani "Ben kendimin ikiziyim". Iki ayri kadini konu almis. Birinde 30 lu yaslarda bir kadin, bir zenciyle beraber, iki cocugu oluyor. Fakat o sirada ettikleri kavganin bin bes yuzuncusunu tekrar yapiyorlar, bin bes yuzuncu defa ayriliyorlar, kadin parasiz pulsuz, diyor ben bari devletten yardim aliym, o sirada da ucuncusune hamile. Bu arada devletten yardim alabilmek icin bilmem ne kurumuna basvuruyor, diyorlar ki DNA testi yaptirmamiz gerek, hem cocuklara hem size, tamam diyor kadin, problem yok, bir kac hafta sonra cagiriyorlar, bu cocuklar kimin, sizin olmadiginiz biliyoruz diye. HAAA diye apisip kaliyor tabii.. Doguma baba falan da girmis yani. Ama DNA bu boru degil, uzun lafin kisasi kadin cocuklarinin kendi cocugu oldugunu kanitlamak icin mahkemeye cikiyor. Bu arada kadin uc tane daha DNA testi yaptirmak durumunda kaliyor. Hepsinde durum ayni. Cocukla anne minimum %50 oraninda ayni DNA'ya sahip olurlarmis. Kadin ve cocuklar da hic uymuyor. Mahkeme diyor ki bir sonraki cocugun dogmasini bekleyelim. Bu arada en son velet dogarken bir tane gorevli de kadinla beraber doguma giriyor, kanlar aliniyor. Ve sonuc o bebek de kadinin degil DNA'ya gore. Simdi bunlar bir de fakir oldugu icin, yardim alabilmek ugruna devleti uyutmaya calisitiklari saniliyor. Bu sefer de embriyolar baskasinin yumurtasiyla mi sana koyuldu diyorlar. Sorusturma sorustuma ustune.


Bu arada farkli bir eyalette baska bir kadin, yasli basli, emekli olmus saygideger bir ogretmen. Bobrek transplantasyonu olacak, bu arada kendi dahil uc oglu ve kocasina DNA testi yaptiriyorlar, hangisinin bobregi uygun diye. Sonucta kocasinin ki uyuyor ama DNA'ya gore en kucugu haric diger iki oglu kendisinden degil. Kadin sok, aile sok, bir de tiraji komik birsey. Bunu anlatirken ogullari hala guluyor. Tabii doktorlar bu sefer diger kadin da oldugundan daha cok sasiriyorlar, bu yastaki kadin neden duzenbazlik yapsin. Neyse sonra kadinin hayatta kalan babasindan, abisinden de DNA aliyorlar, cocuklarla aralarindaki bagi buluyorlar.


Olay suymus, embriyolar cift olacakken nasil olsa birlesmis ve bu kadinlarin ikizleri olacak yerde iki ayri DNAlari olmus. Bir kanda cikan DNA digeri ara ki bulasin DNA. Organlarina kadar arastiriyorlar ancak diger DNA yi oyle buluyorlar. Bu iki kadinda iki embriyo da disi oldugu icin bunlar anlamamis, biri disi biri erkek oldugunda, bebek(Teksas'ta gorulmus boyle bir ornek), yari kiz yari erkek organlariyla dogarmis. Bu vakalarin tiptaki adi da chimerasim mis. Yunan mitolojisinde Chimera isimli yari aslan, yari yilan yari keci olan canavar tipli bir yaratiktan almis bu ismi.


Allahim dedim ya...

Wednesday, March 11, 2009

Yogurt


Dun aksam makarnadan yalanci manti yaptim. Boyle salyangoz gibi olan makarnanin icini manti iciyle dolduruyorum, uzerine sarmisakli yogurt bir de salca... Normalde mantiyi yanmis tereyag ve kirmizi biber ile seviyorum ama tabii bunun tadi onu kaldirmayacagi icin salca yapiyorum, makarnanin suyundan.

Ayrica her gece yatarken whole foods tan aldigim kefir ve organik yogurtla ayran yapiyorum bir bardak kendime, bir bardak askima. Yogurdun yararlari cok fazla ama evde yaptiysaniz daha da fazla. Ben evde yapmaya usenip organik aliyorum, turk yogurdunun tadina benziyor.

Gecen gun Gungor Uras'in Turkiye'de yogurt uzerine yapilan oyunlarla ilgili bir yazisi vardi, sinir oldum. Yogurt kelimesi bile turkce den geliyor, bizim beslenme kulturumuzun olmazsa olmazi, bir seye de dokunmayin be kardesim demek geliyor!!! Neyse en azindan su bloglar var da bireysel protesto yapiyoruz, bunun icin ceza yok, iki uc kisi bir araya gelip bunu yapsak on sene icerdeyiz, malum!!!
Yogurt bagirsak florasini guclendiriyor, bagirsaklarimizdaki yararli bakterileri artiriyor! Bu boyle gecistirilecek birsey degil, neden, cunku bagirsaklar immune sistemimizin en onemli organi. Iyilerse ne mutlu, kotulerse hapi yuttuk:(((( Canli canli bakteriler var icinde yogurdun, disarda satilanda bu bakterilerin genellikle iki turu bulunuyor. Evde yaptiginda daha fazla bakteri turuyor. Agizdaki cici huylu bakterileri bile etkiliyormus, sutten(ozellikle pastorize sutun dogru duzgun yarari olmadigini dusundugumuzde) cok daha iyi bir kalsiyum kaynagi. Arastirmalar yapildiginda en uzun ve saglikli yasayanlar hep cok fazla yogurt tuketenler arasindan cikiyor, tabii low fat-az yagli tuketmekte yarar var. Kolon kanseri tehlikesini dusuruyor. Bu arada biraz ilginc olacak ama her gun disari cikmak gerekiyor, bok cinsinden:))), yoksa icinizde toksinler birikiyor, bunlar da kalinca kotu huylu canlilar besleniyor. Icimiz kocaman canli bir fabrika aslinda.

Bu Amerikalilar sade yogurdu hic sevmiyorlar, cogu ayrandan nefret ediyor. Yogurt onlar icin meyveli yenmesi gereken tatli turunden bir besin. Ben de allah biliyor o tipleri hic sevmiyorum, sentetik geliyor, kendim yaparsam baska. Sade yogurdun icine meyva dolduruyorum. Bir de arada yogurt maskesi yapiyorum, yulafla karistirip yuzume, cok yumusak oluyor ondan sonra suratim, pamuk gibi, canimmm...

Tuesday, March 10, 2009

In the blues...

Icimden yazmak gelmiyor. Durumlar kotuye gidiyor tum dunyada. dunya calkalaniyor ve deyim yerindeyse ne zaman bitecegi, nasil bitecegi de mechul. Ekonomi surunuyor, borsa can cekisiyor!!! Obama'nin uzerine cok gidiyorlar, neyse ki guclu bir adam, bugun 50 gun oldu basa geceli, dolu dolu gecirdi. Dun stem cell yasagini kaldirdi. Bu bilimde muthis bir gelisme! Bugun egitimle ilgili kararlari acikliyor. Devrimci ve ileriyi goren bir lider. Yalniz bunlarin geri getirisi hemen olamayacak, Amerika'nin gelecegini kurtariyor ama bugunden pek umudum yok. Tek destegi halk, inanilmaz approval rate ler cikiyor her bir ankette. Her cumhuriyetci iktidardan sonra duzeltmesi demokratlara kaliyor ama bu seferki biraz agir oldu, ne de olsa Bush gecti Amerika'nin uzerinden:((((

Monday, March 9, 2009

Goop- Gwyneth


Bayildigim yeni bir site daha... Su gunlerde cok cok ilgi goren bir web sitesi. Gwyneth Paltrow'un ozel blogu (gibi). Soguk moguk derler ama ben severim o kizi(hic kadin olamayacak olan tiplerden, hep kiz kiz kiz), bana asil gelir, babasindan dolayi midir nedir???




Ozellikle "DO" kisminda Dr. Frank Lipman'in "spent" teorisini de cok ilginc buldum. Herkesin neden kronik bir yorgunluk icinde oldugunu acikliyor gibi.


Bir goz atin bakalim!!!

Friday, March 6, 2009

twitter.com...


Bu nedir ki demeye basladim ayni kelimenin turevlerini orda burda gormeye baslayinca; twitters, twittery, twittering...
Yepyeni bir akim... Hosgeldin hayatimiza "twitter". Google ve facebook gibi olmazsa olmazlarimiz arasina girecek ve de cikamayacak kesin! Bu cagin getirdikleri ilginc, iletisim, marketing, haberlesme, dedikodu farkli kanallardan yapiliyor.

Turkiye de yayilmasi eli kulagindadir. Bip bipp bippp

Thursday, March 5, 2009

Gozume takilanlar...

Elif Safak'la yapilan bir soylesiden...

Kuran’ın en tartışmalı surelerinden biri olan Nisa Suresi de yer alıyor romanınızda. Sureyle ilgili dayak yorumu için Şems “Ne görmek isterlerse onu görürler” diyor. Şems’in bu açıklaması sizi yeterince tatmin etti mi?

Ama Şems orada bir şey daha diyor. Gene Peygamber’in bir hadisine gönderme yapıyor. Peygamber, Kuran’ın yedi ayrı seviyeden okunabileceğini söylüyor. İdrak seviyemize, şuurumuzun derinliğine göre elimize alıp okuyoruz. Kuran’ı her okuyan aynı derinlikte algılamıyor ki...

Wednesday, March 4, 2009

Recycle


Cumartesi aksami Georgetown'daydik. Nargileye gittik, sisha:)) Sigara kullanmadigimdan nargile icemedim fosur fosur ama Turkiye'yi hatirlattigi icin ortaminda kendimce costum.. Ondan once de bir puba gitmistik, mutfak kapandigi icin biranin yaninda atistirmalik birseyler bulamadik, ben de oyle bos bos icemiyorum. En son cips oldugunu soylediklerinde cok sevindim ama ben heyecanli heyecanli konusurken bir baktim ucmus:(((


Bu arada burda hala(!) herkes 8 tane daha(!) doguran kadini konusuyor. Bugun The View'da Dr. Phills konuktu, konu, kendini bile gecindirmekten aciz bir kadinin zaten(!) 6 cocugu varken 8 tane daha(!) nasil dogurabilmesiydi. Allahim ya bebeklerin babasi da yok bu arada. Burasi her ne kadar Amerika da olsa babasiz cocuk doguran, evlenmeden cocuk sahibi olan pek hos karsilanmiyor. Yani doguranlar var, bunlarin cogu African American(siyahi). Ama akli basinda African American'da yapmiyor bunu tabii, yapanlar egitim seviyesi dusuk, kendini dusunmeyen cocugun hayatini hiiic onemsemeyen tipler. Bazen de Hollywood yildizlari bunu yapiyor ama sonrada evleniyorlar ya da surekli bir baski oluyor "eee cocuk oldu evlilik ne zaman, evlen evlen evlen" diye(Nicole Richie-Joel Madden, Angelina Jolie-Brad Pitt)


Sadelesmeye takmis vaziyetteyim. Son uc aydir alisverise cikmiyorum(yemek haric), boyle surekli olanla yetinmek, daha basit ve sade yasamak, kendi kendime yetebilmek icin ufak capli bir arayistayim. Ekonominin kotu olmasi da bunda sebep oldu belki de "aman biraz daha kisiym param gitmesin" turunden ama bununla sinirli degil acikcasi. Sustainable living(bunu alternatif yasam olarak mi tercume ediyorlar inanin bilmiyorum) turunden birsey dalga dalga beni icine aldi. Kendim yapiyorum ya baskasi dikkat etmeyince de deli oluyorum. En basitinden "recycle" olayi. Ben plastik, kagit mutlaka ayiririm, apartmanda da onlarin kutulari var ve her katta bir oda buna ayrilmis vaziyette. Semt semt ayriliyor ve eger recycle yapmazsan ceza aliyorsun ama her belediyenin kurali farkli. Bazilari ceza yazmiyor. Boyle ev partisine falan gitmissek ve o kola kutulari, kagitlar bir yerde toplanmiyorsa deli oluyorum, tutamiyorum kendimi "recycle yapmak gerekmiyor mu?" cinsinden birsey soyluyorum. Fakat bilinc seviyesine mi bagli bu henuz kesfedemedim, heeee deyip zorla ya o sirada yapiyorlar ya da yapmak gerek ama yapmiyoruz cinsinden birsey soyluyorlar. Zor geliyor millete ayirmak.


Beyler, bayanlar, bir tane dunya var ve onun da icine ettik zaten, o yuzden herkes en azinda daha da icine etmemek icin gerekli ozeni gostersin. Cok yakin bir zamanda cesmeden akan "su" hayal olacak, temiz su ara ki bulasin haline gelecek. Herkes birini etkilese di mi? Bu soyledigimin de bir hayal oldugunu biliyorum:(((((


Saturday, February 28, 2009

Samy...


Bu aksam icin guzel bir plan yaptik, genel kroki diyelim aslinda cunku nereye gidecegimiz henuz belli degil. Kivanc esimin cok yakin arkadasiydi, evlendikten sonra cici karisini(Asu) buraya getirdi, bu en cok bana yaradi, simdi cok sevdigim bir arkadasim var. Firsat buldukca, haftada bir iki biraraya geliyoruz. En buyuk eglencemiz eger disari cikmamissak evde scrabble, tabu ya da okey oynamak. Cok cekismeli karsilasmalarimiz oluyor esler arasinda:)))

Tam bunlari yazarken Samy kulagimi isirdi, blogun konusu degisti! Samy benim sun conure cinsi kusum. Cok seker ve cok tatlidir, bana bayilir, ben de onu boyleee deli gibi operim, onu opmekten bazen nefes alamayacak duruma gelir. Ama son zamanlarda sevgisine mi hakim olamiyor icinde mi kotuluk var anlayamadigim durumdan dolayi tak tuk isiriyor. (Annem neyseki bu satirlari okumuyor yoksa bana agzina geleni soylerdi.) Samy'nin bu isirma isi eger beni kiskaniyorsa ozellikle kocamdan cok vahim durumlara gelebiliyor. Yalniz kiskaninca da cogunlukla yine beni isiriyor, isin bu tarafi biraz ilginc:))) Kac defa kanadi kulagim, oram buram bilmiyorum. Ama tabii iki saniye sonra sanki bunlari yapan kendisi degil, boyle mahsun mahsun bakmalar... Ister istemez canimmmm deyip yine sariliyorum. Millet nasil kusunu, kedisini, kopegini egitiyor bilmiyorum valla, biz yapamiyoruz.

Televizyonda Dog Whisperer diye bir program var, benim bikmadan uc dort saat seyredebilecegim bir seri. Ordaki atomkarinca tipindeki Cesar Millan denen adam kopekleri muma ceviriyor, hem de iki dakikada. Soyle de bir durum var adam sadece kopegi degil insani da cozmus. Kopegin sahibine "Sen su anda kendine guven, enerjini yukselt, burdaki herkes gucun sende oldugunu anlasin" diyor. Suklum puklum olan insan birden diriliyor ve kopegin de davranisi degisiyor. Ben bircok teknigi sokakta kopeklere karsi deniyorum, evde de Samy'ye karsi deniyorum, haaa kopek haa kus ne fark olabilir diye:))))) Ama pek ise yaramiyor acikcasi. Bizimki zaten kendini kus gibi degil insan gibi goruyor, kuslardan da nefret ediyor:)))