Saturday, May 30, 2009

Hayaaaaaat

Cesur olduguma karar verdim. Dusundum tasindim ve evet cesurum ben ya:))) Ama bunu ilginc yapan hic belli etmemem... Hayatimin her devresinde kendi kendime karar verip bunu uyguluyorum. Sonuna kadar da gidiyorum. Bu arada Allahim yasamak cooook zor diye yirtindigim anlar hayli fazla. Agliyorum agliyorum ama yapiyorum. Karar verene kadar isim zor ama sonra kim tutar beni??? Biraz bagimsiz buyudum galiba onun rolu var. Annem despot gozukse de ben yapacagimi yapardim. Ama sinirimi da bilirdim. Lisede okul degistiricem diye tutturdum, onceki sene de okuldan burs almisim, bir sonraki sene daha alabilme ihtimalim var diye annem havadan para odemek istemiyor, cok rahatlicak ama tabii bana soz gecmesi mumkun degil, karar vermisim, degistiricem. Neyse o okulun sinavina girdim bir de, neyse kazandim ve kayit oldum. Zaten digerinden de burs alamadigimi ogrendim, annem mutlu ben mutlu.

Universite harikaydi, kafama gore yasadim, bir de okuldan en yakin arkadasimla ayni sinifa dusmusuz:))) Harika bir dort seneydi. Ne manyakliklar yaptik, ne gezdik, gezmeye doyduk. Universite bittikten sonra ikimiz de gece hayatina uzak durduk cunku bikmisiz. Limit dolmus:)))

Amerika ya gelmeye karar verisim de oyle. Birdenbire apar topar. Karar vermisim ben gidicem. Ondan once annem agzimi yokluyor, kizim gitmek ister misin diye. Yok. Onbes gun icinde ben vizemi mizemi aldim, annemin arkadasinin yanina geldim. Yalniz sehir degistirmeyi bile dusunmezken, alakasizca bilmedigin bir ulkeye gel yerles. Sonra is buldum, turist vizemi is vizesine cevirdim. Bir sene icinde de evlendim. Evlenme tarihini de bir gun onceden belirledik, millete telefon actik, biz yarin evleniyoruz, gelmek ister misiniz diye??? Hayatim boyunca dugunlerden nefret eden ben tam kendime gore bir cilginlikla evlendim. O aksam bize surpriz bir parti yapmislardi ve tam bir surpriz olmustu, usenip cikartmadigim beyaz coraplar basima bela oldu:))))

Sonrasinda hayatin getirdigi aci spontanelerde de yine kafama gore davranmak zorunda kaldim. Gectikten sonra unutuluyor:))) Ordek le basbasa verdik, agladik gulduk ama birakmadik. Ettigimiz ve bizi sevenlerin de ettigi dualar olmasa olmazdi.

Torpulene torpulene daha toleransli oluyorsun sonunda isik olsun da...

Wednesday, May 27, 2009

Dekorasyon cilginligi









Evi tekrar dekore etmeye karar verdik, oyle sifirdan beni bastan yarat durumu olmayacak ama bayagi degisecek... Yine kesinlikle renkli olacak, Ordek cok cok ucuk bir sey istiyor, her renk olsun gibi ama sonra da 'offf yoruldum' der miyiz diye korktuk. Biraz geri cekildik. Su anda kirmizi hakim, bakinca cok seviyorum, kirmizi beni mutlu ediyor ama artik koltuklarin hali dermani kalmadi. Oturunca rahat edemiyorum da icine gomuluyorum gibi oluyor. Iskandinav minimalist tarziyla vintage tarzi birseyler olsun istiyorum, bir de ruhu olsun. Mesela simdiki neseli geliyor bana, optimist:))) Bir suru design bloglarina baktik, harika dekorasyonlar var, duz renk olanlar ve cok derli toplu olanlar haric manyak guzel. Masa disinda herseyi craigslist e koyucaz. Umarim satilir. Masamizi satmayi dusunmuyoruz cunku guzel bir masa, eger kucuk bir yere gececek olursak bunu satip kare almayi planladik. Sandalyeleri degistirip beyaz alicaz. Haftasonu, ptesinin de tatil olmasi sebebiyle sirf mobilyacilari dolasmakla gecti. IKEA dan yine birseyler almak zorunda kalicaz, TV sehpasi gibi ama istedigimiz low sehpalar orda yok mesela, ya da degisik tarz bir koltuk. Yeni bir mobilyaci bulduk, Tolga onerdi daha dogrusu, crazy bir dukkan, fiyatlari da bir o kadar guzel tabii. Koltuklari ordan alicaz ama sanirim. Bir de kocaman soyut bir tablo, en sevdigim sey, bakinca mutlu olabilecegim renkli, kocaman(soylemis miydim) resimler. Dekorasyon dergilerine baktigimda da hep boyle devasa tablolar goruyorum, (onlardan mi etkilendim???), resim beni mutlu ediyor, hep etmistir. Klasik tarzi takdir ederim ama benim gonlum modern de, expressionistlerde ozellikle. Yatak odasini kucuk kucuk foto ve resim cerceveleri, benim yaptigim soyut resimlerle dosedik. Oraya da kocaman bir tablo astik, yatagin basina, degisik birsey. Ordek her seferinde harika diyor, onun sanat sevgisinin gelismesi beni cok mutlu ediyor:))))

Bir de TV almamiz gerek:((( Zaten hersey boyle basladi! Guzel televizyonumuz bozuldu, nasil seviyordum onu, bozulunca uzuldum, benim nazarim degdi, ne guzel gosteriyor diye diye...Bu sefer bu kadar kocaman bir sey almicaz, LEAD diye birsey varmis bana gore plazma... Ordek plazmalar kalkti artik dedi. Ne zaman kalkti ya?

Bir de bu sefer kutuphanem buyucek!!! Buna nasil seviniyorum. Kitap deliligimi Ordek 6 yilin sonunda kabul etmek zorunda kaldi. Her yerde bir tane kutuphane olabilir:)))

Bloglardan bir kac tane ekleme yapiyorum. http://www.apartmenttherapy.com birinci, freshome.com ikinci favourite site im.

Bu arada Nil Karaibrahimgil'in yazisini okuyun. Harika hissediyorsunuz sonunda!!!

Wednesday, May 20, 2009

Hayat

Gecenlerde bir yerde soyle bir sey okudum. Hayatimizda surekli soru isareti birakan, aslinda olmasini cok istedigimiz ama olmasi daha cok dis etkenlere ya da karsimizdaki insanlara bagli olan olaylar icin hep su ucunden birine burunuyoruz;

optimism (boyle olmasi icin polyanna yi oynuyoruz ama gucunu kaybediyor bir yerde fakat tekrar tekrar buna donuyoruz:)))

pessimism (neden olmuyor, allahim olsun olsun diye tepindigimiz zamanlar, depresif ruh hallerimiz)

realism (kabullenis gibi, kabullenip yolumuza devam etmek ama hic vazgecmemek, bu sure zarfinda yukardaki ikisinde gidip gidip gelmek:))))

Monday, May 18, 2009

Takvimden aci bir yaprak


Turkan Hoca'yi kaybettik. Ne kadar uzuldugumu anlatabilmem mumkun degil!!! Son yapilanlar ne kadar haksiz, asagilik ve adiceydi!!!! Sonsuzlukta onun ruhu ne kadar engin digerlerinin ki ne kadar cuce.

Seni cok sevdik, saydik, giptayla baktik; hemcinsin olmaktan, senin gibi Turk olmaktan gurur duyduk Hocam. Ruhun sad olsun.

Friday, May 8, 2009

Frustrations


Bazen yasamayi bir kenara birakip oldugum yerde duruyorum. Surekli kendi etrafinda dondururler de biraktiklari zaman deli gibi basin doner ya onun bir degisik hali...

Night Train to Lisbon'da gecen bir paragrafla ilgili bu hafta ne kadar cok dusundum. "Hayal kirikliklari gercek seni ortaya cikarir. Karakterinin derinliklerini, sakli taraflarini..." Hersey gulluk gulistanlik giderken ben cok olculu davranabiliyorum ama bu ben miyim ya da hayat hep gulluk gulistanlik mi? Eeee degil iste... Olcuyu kacirdigin zamanlarda bu da benmisim diyorsun ama sanki yabanciyla karsilasmis gibisin. Dagin basinda Buda olmak kolay da insanlarin arasinda challenge gibisinden birsey bu...

Bir Yay burcu olarak hayatim felsefeyle gecti benim. Neden burdayiz, nicin yasiyorum, anahtar nedir, kendimi seviyor muyum, neden ben benim de sen sensin? Bu sorularla yogruldum ben. Demek ki ben bunu ogrenmek icin yasiyorum dedim sonunda.

Yay burclarinin en buyuk ozelliklerinden biri de huzursuz olmalari. Ruhumu huzura kavusturmak icin her gun calisiyorum ben, calismazsam isin icinden cikamiyorum. Hayat da yardim ediyor sagolsun:)))

Amerika'ya gelmem, burda yasamam zaten yeterince ilgincti. Son bir bucuk senedir icinde bulundugumuz durum da bana aslinda istediginde herkesin guclu olabilecegini ispatladi. Bizim karsilastigimiz bu, senin karsilastigin bambaska, digerinin ondan baska... Deli gibi uzuldugun durumlardan sonra Allahim ben bir daha duzelemem diyorsun ama sonra bir bakmissin umut yine yesermis. Ipleri birakmamak galiba onemli olan. Hayal kirikliklariyla anliyorsun ki "Bu da gecer"

Hepimiz guzel gunler gorelim, hayatimiz yasamaya deger olsun, mutlu ve huzurlu en basta saglikli olalim. Huzurla kahakaha atabilelim... Iyi ki yasadim diyelim. Keske olmasin hic bir mevsimde. Rollere burunmeyelim, kendimizi kendimiz gibi korkusuzca, huzurla yasayalim. Evren bize hep guzellikler gostersin... Buna degsin!!!

sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
1961 yazı ortalarında Küba'nın resmini yapabilir misin
çok şükür çok şükür bugünü de gördüm
ölsem de gam yemem gayrının
resmini yapabilir misin üstat

Nazim Hikmet Ran

Tuesday, May 5, 2009

Genetigi Degistirilmis Urunler


Genetigi degistirilmis urunler!!! Bilim yaratti bu belayi, bilim adamlarinin bulusu. Ama maalesef bu sefer hayrimiza degil. Belki de sonumuz bundan olacak...

Patatesi dusunun, organik degil de kimyasallarla yetistirilmis. Eve geldiginde biz yikariz, soyariz ki kimyasallardan ve mikroplardan aridiralim diye... Genetigiyle oynandiginda ise bu sansimiz dahi kalmiyor cunku butun o tarim ilaclarini patatesin her bir hucresine enjekte ediyorlar, tek tek yapmiyorlar tabii bunu, tohumlarin DNA'siyla oynuyorlar ve patatesin patateslik ozelligi kalmiyor. Al tarim ilacini, likir likir ic ayni hesap. Korkutucu olan tarafi daha henuz bunu ortaya cikaran kapsamli arastirmalar da yok, yalniz son zamanlarda cocuklarda inanilmaz artan oranlardaki kanser vakalari bunun gizli belgesi. Farelerde yapilan deneyde hayvanlar bunu yediklerinde ozellikle de cigse on gun icinde gidiyorlar. Dalak, karaciger falan iflas... Pismisse 110 gun yasiyorlar, bu da insan omrunde 10 seneye takabul edermis.

Amerika'da ozellikle misir, soya ve kanola bitkisinin aklasik %70'nin genetigiyle oynanmis. Simdi acin bakin satin aldiginiz bir urunun 'icindekiler' kismina bu uc tanesinden birini illaki bulacaksiniz. Tarim politikasi dogrultusunda bu uc urunu herseye kakaliyorlar. Ictiginiz mesrubat, kola, gazoz da high fructose corn syrup diye gecer. Sekeri uc misli tatli yapmak icin bulunmus bu yontem obezitenin de bir numarali nedenlerinden...

Oyle zor bir durumdayiz ki hem organik alicaksin herseyini hem de organik olduguna inanacaksin. Turkiye'de denetim yok! Burda var da ne oluyor, bir suru alaveresi dalaveresi var olayin. Neyse ki bu sivil toplum kuruluslari burda etkili kucucuk de olsa birseyler degisiyor.

Tohum endustrisi oyle bir pazar haline gelmis ki kucuk ciftciye goz actirmiyorlar. Bunlarin sattigi genetigiyle oynanmis steril tohumlar. Bir sene ekiyorsun oburku sene bastan yeni tohum alman gerek cunku o tohum doga yasalarina tamamen zit olarak tekrar dollemiyor kendini.

Hayvanlar genetigiyle oynanmis yemlerin yanina ugramazlarmis ancak zorla yedirtiliyorlar. Onlari da biz yiyoruz. OFFFFF

Genetigiyle oynanmis urunun boyle olup olmadigini disardan tuketici olarak anlamamiza imkan yok. Amerika'da bu tip urunlerin uzerinde etiket de yok, bir cok ulkede varmis. Turkiye'de de rastlamadim ben, kucuk Amerika ne de olsa:((((

http://www.truefoodnow.org isimli siteye bir goz atin derin, cok ilginc bilgiler iceriyor!!!

Monday, May 4, 2009

Environment Friendly



Haftasonu surekli yagmur yagdi ve hatta bugun de devam ediyor. Ben yagmuru cok seviyorum o yuzden pek sikayet etmiyorum. Su anda da bir yandan Bach caliyor bir yandan yagmur yagiyor bir yandan ben yaziyorum.


Dun Costco ya gittik, mallarin toptan satildigi bir yer bizim Metro gibi. Temizlik malzemesi aldim, bulasik deterjani hepsi de environment friendly. Ariyordum uzun zamandir, kucuk bir sise de almistim hatta ama bunlar kocaman. Hem ucuza geldi hem de Costco guvendigim bir marka.
Temizlik malzemelerinin icinde hem cevreye hem bize zarar veren ammonium, fosfat gibi maddeler var. Erkan Topuz Hocam bagiriyor ama bosa degil, kanserin artisi bu yuzden, kimyasallar. Hem cevre kirleniyor hem biz...


Pazar gunu yaptigimiz diger bir aktivite de evde Samy nin yemedigi mamalari ve kalmis ekmekleri kuslara atmak oldu. Ortada kus yoktu tabii yagmur yagarken, sanki ilaclama yaparmis gibiydik, Ordek arabayi kullaniyor, ben bagiriyorum"yanas, yanas", arabayi kaldirima, yesilligin kenarina suruyor, ben bir avuc vitaminli mamayi savuruyorum. Arkamizdaki arabalar bunlar ne yapiyor diye merak etmistir. Aslinda polis molis durdurabilir diye de odum koptu. Anlat icindeki hayvan sevgisini adama on saat anlatabilirsen. Birkac yil once ormanda elimde agaclarla ilgili kitap, dolasiyoruz, hemen gorevli geldi, sorguladi resmen, ne yaptigimi anlamak icin. Adama agaclari sevdigimi ve isimlerini ogrenmek istedigimi soyledim ama tabii bununla ilgili besyuz soru sordu.


Ordek beni doga manyagim diye seviyor zaten, ben de diyorum ki bak bana en buyuk kiratli pirlanta yuzugu alsan ben sevinmem bir de kizarim ama beni cayira cimene gotur bana en buyuk hediyeyi verirsin, bu kadar bedava baska nerde sevgili bulacaktin? :))))

Saturday, May 2, 2009

Ben ve yabanci bir sehir

Amerika'da yasamaya baslayali nerdeyse 7 sene oldu. Gunler su gibi geciyor geciyor da nasil geciyor? Ne kadar degistim birey olarak bu ulkede yasamaya baslayali beri? Bu sorulari zaman zaman kendime sorarim hatta sormakla kalmaz bir yandan da Ordegin basinin etini yerim. Sence soyle degil mi, boyle degil mi diye?

Bu ulke bence herseye inanabilmeyi beraberinde getiriyor. Hicbirseye sasirmiyorsunuz, hicbirsey size cok tuhaf gelmiyor. Bakis aciniz gelisiyor. Benim hala bazi fikirlerim domestik bunu kabul ediyorum ama gelisiyor iste...

Sonra daha bir rahatliyorsunuz, guzel gorundugunuz zaman onu da seviyorsunuz ama sadece esofmanlarla oldugunuzda da aman ben napiyorum demiyorsunuz?

Bir duzeni var ya iste buna cok fena alisiyorsunuz. NY icin konusamam ama DC'de hersey duzenli, pacoz ve cok tehlikeli sokaklari da var ama onun gerisinde her yerde rahatsiniz.

Tepenizde sort giyseniz kimse aaa napmis diye donup bakmaz artik Istanbul'da bunu yapamaz hale geldik ve bu da ozlem olusturdu.

Yalniz da mutlu olabiliyorsunuz. Ben bu sehri hafta ici ve Pazar haric cogu haftasonu yalniz yasadigim icin bunu ustune basarak soyleyebilirim. Mesela yalniz sinemaya gitmenin ne kadar zevkli oldugunu, basibos sokaklarda yalniz dolasmanin ayri bir ozgurluk verdigini ben burda kesfettim. Onume kahvemi alip bir cafede saatlerce yalniz takilmaktan ben burda haz duyar oldum. Ama sunu da belirtmem gerek Ordegim olmasaydi ben bu ulkede bir ay durmazdim.

Aklima geldikce yazarim bu konuyla ilgili ara ara...