Saturday, February 28, 2009

Samy...


Bu aksam icin guzel bir plan yaptik, genel kroki diyelim aslinda cunku nereye gidecegimiz henuz belli degil. Kivanc esimin cok yakin arkadasiydi, evlendikten sonra cici karisini(Asu) buraya getirdi, bu en cok bana yaradi, simdi cok sevdigim bir arkadasim var. Firsat buldukca, haftada bir iki biraraya geliyoruz. En buyuk eglencemiz eger disari cikmamissak evde scrabble, tabu ya da okey oynamak. Cok cekismeli karsilasmalarimiz oluyor esler arasinda:)))

Tam bunlari yazarken Samy kulagimi isirdi, blogun konusu degisti! Samy benim sun conure cinsi kusum. Cok seker ve cok tatlidir, bana bayilir, ben de onu boyleee deli gibi operim, onu opmekten bazen nefes alamayacak duruma gelir. Ama son zamanlarda sevgisine mi hakim olamiyor icinde mi kotuluk var anlayamadigim durumdan dolayi tak tuk isiriyor. (Annem neyseki bu satirlari okumuyor yoksa bana agzina geleni soylerdi.) Samy'nin bu isirma isi eger beni kiskaniyorsa ozellikle kocamdan cok vahim durumlara gelebiliyor. Yalniz kiskaninca da cogunlukla yine beni isiriyor, isin bu tarafi biraz ilginc:))) Kac defa kanadi kulagim, oram buram bilmiyorum. Ama tabii iki saniye sonra sanki bunlari yapan kendisi degil, boyle mahsun mahsun bakmalar... Ister istemez canimmmm deyip yine sariliyorum. Millet nasil kusunu, kedisini, kopegini egitiyor bilmiyorum valla, biz yapamiyoruz.

Televizyonda Dog Whisperer diye bir program var, benim bikmadan uc dort saat seyredebilecegim bir seri. Ordaki atomkarinca tipindeki Cesar Millan denen adam kopekleri muma ceviriyor, hem de iki dakikada. Soyle de bir durum var adam sadece kopegi degil insani da cozmus. Kopegin sahibine "Sen su anda kendine guven, enerjini yukselt, burdaki herkes gucun sende oldugunu anlasin" diyor. Suklum puklum olan insan birden diriliyor ve kopegin de davranisi degisiyor. Ben bircok teknigi sokakta kopeklere karsi deniyorum, evde de Samy'ye karsi deniyorum, haaa kopek haa kus ne fark olabilir diye:))))) Ama pek ise yaramiyor acikcasi. Bizimki zaten kendini kus gibi degil insan gibi goruyor, kuslardan da nefret ediyor:)))

Thursday, February 26, 2009

Bill Maher


Bill Maher'in HBO daki programi surekli seyrettigim programlardan bir tanesi. Tam bir demokrat, Obama'nin goruslerinin bas destekcisi. Bir ulkenin "din"i kullanarak yonetilmesine karsi ve her firsatta bunu dile getiriyor. Obama'ya karsi oldugu tek nokta "Afganistan".(Obama Irak'tan butun Amerikan askerlerinin 2010'a kadar cekilecegini bildiriyor fakat Afganistan'a da agirlik verilmesi gerektigini dusunuyor???).
Maher, Bush'un dini alet ederek Irak'a girmesini her defasinda hicvediyor ve rasyonel bir baskan istiyordum ve bunu buldum diyor. Bush her defasinda kilisede goruntu verirdi ve her firsatta dinle ilgili bir atifta bulunurdu. Obama bunlari yapmak bir yana iyi yetismesinde buyuk katkisi bulunan annesinin "laik ve pragmatik" oldugunu uzerine basa basa yineliyor. Sunu da belirtmekte yarar var; Obama dindar bir insan ama dinci degil. Amerika din konusunda cok tutucu, bunu Bush'tan sonra bile hala cumhuriyetcilere oy verebilen konservatif halktan anliyoruz. Bircok hastalikta onemli rol oynayabilecek kok hucre(stem cell) tedavisi halen Amerika'da yasak. Nedeni dinsel. Ben buna inanamiyorum. Inanamadigim birsey daha kok hucre tedavisinin Iran'da ileri bir duzeye gelmis olmasi.(Sii inanisina gore ceninin ruhu belli bir sureden sonra ufleniyor). Nerdeeen nereye???
Bu arada dusen THY ucagiyla ilgili olarak cok uzuldugumu belirtmek isterim, ABD TR arasi surekli uctugum icin buna daha da duyarliyim sanirim. Amsterdam'dan defalarca transferim oldu Istanbul'a. Olenlerin yakinlarina sabir diliyorum. Veee Gungor Mengi'nin bugun Vatan'da cikan yazisini herkesin okumasini istiyor, asagiya yapistiriyorum. Her yere sirf dini yoldasiniz diye herkesi koyamazsin, ben boyle bir sey bekliyordum sahsen ve bunun umarim devami gelmez diyorum(cunku gelmeyeceginin de garantisi yok bundan sonra ayni sartlar ve kisilerle devam ettikce). Hey gidi Cem Kozlu, THY'nin bu hale gelecegini tahmin eder miydi diyerek bitiriyorum.
Şanssız THY
Amsterdam’a giden THY uçağının düşmesi nedeniyle dün üzüntülü bir gün yaşadık.Ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar dileriz.Havacılık, teknik bilgi ve disipline en bağımlı, dünyanın en zor işi. Bu işi bizde her olan biteni “takdir-i ilâhi” diye açıklamaya şartlanmış insanların yürütüyor olması, temel yanlışımızı ortaya koyuyor.Kaderin her olayı yönettiğine inananları ikna etmek kolay değil ama yine de düşünmek lâzım:Niçin böyle üzücü kazalar daha çok bizim başımıza geliyor?Uçak kazalarından pek azının gerçek nedenini öğrenebiliyoruz. İhtimal, dünkü de aynı karanlığa karışacak.Oysa ısrarla kovalamak lâzım: THY yönetimine egemen olan kaderci zihniyet teknik bakımın ve eğitimin sürekliliği ilkesine bağlı kaldı mı?Bu mecburiyetleri hafife alan yaklaşımlar hanidir eleştiri ve endişe konusu oluyordu. Dünkü kazada bakım ve eğitim eksiğinin payı var mıdır?Havacılık, disiplin zaafına tahammülü olmayan bir alan.THY sinema oyuncusu Kevin Costner’in oynadığı pahalı reklâmlarla kârlı ve başarılı bir sezona hazırlanıyordu.Oysa insanların aklında şimdi, Kevin Costner’ın yerinde olma isteği değil, üstünde THY yazan bir uçağın üçe bölünmüş görüntüsü kalacaktır.Kafaları değiştirmek, her makamda “mutlaka bizden biri olacak” inadından vazgeçmek lâzım.Apron’da deve kesen yöneticiyi siz ödüllendirip Londra’ya tayin edebilir, hacdan döndüğünü dış hat terminalinde terlikleriyle gezerek belli eden birini de THY’nin başına genel müdür yapabilirsiniz...Ama geri tepiyor işte; işin tabiatı onaylamıyor yaptığınız seçimi. Reddediyor!

Wednesday, February 25, 2009

Chubby Hubby


Bugun cok cok sevgili esimin derisinde orasinda berisinde cikan mantar turu bir hastalik yuzunden doktorda randevumuz vardi. Randevudan once de iste tansiyondu, atesti, kiloydu olcuyorlar. Ben tabii heyecanla tarti olayini bekliyorum. Cikti tartiya benim gozler one firladi, aman allahim ne goriym tam 7 pound birden almis.(3.5 kilo gibi birsey ediyor, sunlarin da her olcusunun degisik olmasindan nefret ediyorum, ogrenmeyi de beynim reddediyor, kilo da hadi neyse ikiye boluyorsun, mil, oz moz devreye girince sagol ya ben ogrenmesem de olur diyorum) Tabii benim yuzum dustu, evde ben o kadar ugrasiym yok saglikli beslenmeymis yok antioksidaniymis, balik yagiymis diye o butun gun iste yesin yesin yesin. Egzersiz yok, iki adim yurutmek icin ondan once pazarligini yapiyorum. Feci halde bozuldum, hayir bilinclendi canim askim falan derken hooop sil bastan. Miilet sunu mu yesem bu mu daha saglikli diye sordugunda on saat acikliyorum bir gun birisi "sen kocana acikla esas kizim bunlari bize degil" deyivericek. Allahim ya bu aksamdan itibaren ne derse desin yurumeye tekrar baslicaz. Bana ne de diyemiyorum ki iste, dedigim zaman daha beter oluyor. Offfff aman offfff

Tuesday, February 24, 2009

Obama addressed the congress

Obama addressed the Congress. Surekli seyrederken sunu dusundum, Allahim benim ulkemde neden gercekten durust, ne yaptigini bilen, Turkiye'nin yararini dusunecek bir lider cikmiyor? Ya dinle kafasini bozanlar ya da kendi saltanatindan baska birsey dusunmeyenler. Ulkemle ilgili tek bildigim surekli geri kosar oldugu, atlaya ziplaya geri geri gidiyoruz. Bunu mu hak ediyoruz? Nicin tek bir alanda da Turkiye denmiyor? Nicin bilimde adimiz sanimiz okunmuyor? Bireysel olarak halbuki ne kadar basarili bilim adami, egitmen ya da doktorumuz var. Ama hepsi ismiyle aniliyor bireysel basari uzerinde duruluyor. Uzuluyorum ulkem icin cok uzuluyorum.

Balikkkkk


Dun aksam yemekte firinda balik vardi, yaninda da bol yesil salata. Iki duble de raki ictik kocamla, tabii benimki raki sayilirsa, dibinde raki gerisi su, sadece anasonun tatli tadini seviyorum, alkollu olunca midem bulaniyor. Raki sevenlerden bir yuh duyar gibiyim ama yapabilecek pek de birsey yok.


Baligi da cok fazla ozenmeden yaptim yine de guzel oldu. Baligi zaten temizletmistik, acik deniz baligi mackarel(uskumru - tadi turk baligina benziyor diye benim favorim , bizde de balik ekmekcilerin yaptigi balikmis) almistik. Ciftlikte yetisen baliklari almamayi ozellikle tercih ediyorum. Mackarelimi soyle bir zeytinyagina buladim, uzerine buyuk sogan ve limon dilimleri koydum. Sadece bu. Once firinda iyice pisirdim sonra da ustunu kizarttim broil denen herkesin bildigi benimse yeni kesfettigim izgara turuyle.

Bir yandan yaparken bir yandan da dusunuyorum yarin bunu bloga yaziym diye. Balik soyle yararli boyle yararli diye duyuyoruz surekli de balik niye yararli, bundan soz etmek istiyorum.

Balik, doymamis yag orani yuksek omega - 3 fatty acidleri iceriyor. Bunun esas nedeni, okyanus sularinin soguk ve baliklarin da bu soguk sularda yasamak zorunda olan canlilar olmasi. Vucutlari da tabii ona gore sekillenmis. Hucre zarlari ve enerji depolari bu degisik sekilde olan omega 3 fatty acidlerinden dolayi sifir dereceye yakin isilarda islevini yitirmeden calisiyor. Yani donmuyor. Kalp krizi ya da felc neden oluyor, vucudumuzda damarlarin tikanmasindan degil mi? Yaglar donunca birikiyor ve damarlari tikiyor. En basit aciklamasi bu. Eger omega 3 agirlikli beslenirsek damarlarda kan hep akacak, akacak, akacak...

Tabii bir de vucut, damarlari bazen tamir ediym diye orda inflammation(enflamasyon) yaratiyor, surekli ayni seyi yapmak zorunda kalinca damarlar zarar goruyor ve kalp krizi riski artiyor. Omega 3 yaglari ayni zamanda bu enflamasyonu da ortadan kaldiriyor.

Beynimize ve merkezi sinir sistemimize de olumlu etkisi bin tane arastirmayla kanitlandi, beynimizin zaten %60'inin yagdan olsutugunu daha onceki yazilarimda belirtmistim. Son yillarda, aldigimiz balik yagi kapsullerinin depresyona da inanilmaz iyi geldigini buldular. Bunu ben bizzat tasdikleyip onalyliyorum depresyona meyilli kisiligimden dolayi:))))

Ben Turkiye'ye her gidisimde burdan balik yagi goturuyorum anneme ve dayima. Gunde 1000 mg balik yagi kapsulu herkes almali, herkes. Eczanelerde pahali daha cok internet sitelerinden bakin son kullanma tarihlerine dikkat ederek. Ama butceniz elverdigince alin, birisi yurt disina gidiyorsa ismarlayin.

Saturday, February 21, 2009

The Secret of the Grain - La Graine et le Mulet


Ustuste olacak belki ama seyrettigim en son filmden bahsetmeden bu haftasonunu tamamlamak istemiyorum. Filmin ismi "The Secret of the Grain". Independent sinemanin iyi orneklerinden bir tanesi bence. Seyrettikten sonra dusundum neden seviyorum bu tip filmleri diye hislerim henuz taze, coskusu kaybolmamisken. Tek bir cevabi var sanirim tamamen hayata dair olduklari icin. Hepimizi anlatiyor. Her ne kadar irklara bolunmus ve farkli kulturlere sahip gozuksek dahi aslinda hepimiz ayniyiz, yok bir farkimiz:)))) Kiskancliklarimiz, aile sorunlarimiz, sevdiklerimiz, nefret ettiklerimiz dahi temelde ayni. Iste bunu cok sicak ve basit anlatan filmleri seviyorum ben. Buyuk butceli Hollywood yapimlarina gore dar butcelerle cekilen bu filmlerin cogunda kendimden birseyler yakaliyorum.


The Secret of the Grain Fransa'da geciyor. Musluman Fransiz Arap gocmenlerin yasamlarindan bir kesit sunuyor. Sonu bir final olarak bitmiyor, belki siz biraz yaratiyorsunuz finali kendi hayalinizle size verilen ipuclariyla. Gocmenlerin yasadiklari sartlari, kadin erkek iliskilerini iyi irdelemis ve iyi yansitmis. Uzun bir film ama ben uzun sahnelerinden dahi off puff demedim. Ferzan Ozpetek'in uzun, bol arkadasli yemek masalari olur ya bu filmde de kocaman bir aile ayni sekilde karsimiza cikiyor. Cok da fazla anlatmak istemiyorum ama firsatiniz olursa izleyin derim.

And the Oscar goes to...

Oscar toreni pazar aksami canli yayinlanacak, Golden Globe'u da bu sene kacirmayip seyrettik, Oscar'i da merak ediyorum acikcasi. Aralarinda nerdeyse hepsini gordum bir Doubt'i gorme firsatim olmadi. Bunlardan en iyi filme ve daha bircok odule aday gosterilen "Slumdog Millionaire" bir David Boyle filmi, adam Ingiliz, oyuncular Hintli ama film eglenceli ve macera dolu. Biz ilk gosterildigi hafta gitmistik, aylar oldu. Benim sinemamda oynuyordu:))) Bethesda Row Movie Theatre, Amerika'da gecirdigim yillarimda benim hayatima anlam kazandiran bir yer. Burasi New York gibi degil, bagimsiz filmleri bulmak zor. Bir iste Bethesda Row, E Street Cinema bir de Avalon Theatre var DC cevresinde. New York ta bu tam bir tapinma, ordakiler hakkini veriyorlar bagimsiz sinemanin, zaten kargasasi bir tarafa da sanat icin NY ta yasamak cok isterdim.



Slumdog buyuk bir ihtimalle en iyi film odulunu alacak. Benjamin Button'da ayni dalda oscar adayi, eglenceli o da, iyi vakit geciriyorsun biraz uzun olmasina ragmen. Ama ben en iyi film secmezdim acikcasi. The Reader'da Kate Winslet'in filmi, o da guzel bir film ve bence Kate Oscar'i alacak. Golden Globe'da ne kadar sasirmisti odul aldigini duyunca. Hem de iki odul. (Revolutionary Road, The Reader)

En iyi erkek oyuncuda Mickey Rouke diyorum cunku tam bir loser olmus, hakkini vermis. Ben filmi de cok begendim belki tam moddaydim o sirada, offffff yaa diye diye seyrettim. Ama cekimini de cok begendim. Cok seviyorum oyle teknoloji kullanmadan cekilmis gibi olan filmleri. Rachel Getting Married'in cekimini de cok begendim mesela. Ne teknigiyse o, mutlaka bir adi vardir.

The Visitor filmi gecen senenin filmi aslinda. Independent & Foreign film kategorisinde cok hos bir filmdi. Richard Jenkins en iyi erkek oyuncu olur mu bilmem, cok iyi oynamisti ama bu islerin oylamasi biraz ilginc oluyor.


Penelope'da en iyi yardimci kadin oyuncuyu alsin, ben Vicky, Christina, Barcelona filmine taptim. Zaten Javier Bardem denen adam nedir ya oyle, karizma, karizma, karizma. Bir sayfa bu adamla ilgili yazi yazabilirim, oyle bir potansiyel yaratti bende. Filmi de iliskiler acisindan "must see" olarak goruyorum. Woody Allen'in Match Point'ini de cok begenmistim bu ikinci cok cok begendim oldu. Aferin len Woody!

Thursday, February 19, 2009

Yerel, Dogal, Mevsimine Uygun Beslenmek



Blogumda ozellikle beni gercekten ilgilendiren, benim heyecanla anlamaya calistigim, yapmaya gayret ettigim dusunceleri, aksiyonlari, hedefleri yazmaya calisiyorum. Yani laf olsun diye soz etmiyorum bunlardan, birebir takipcisiyim yazdigim herseyin.

Iste bunlardan biri "Eat locally & seasonally" yani "Yerel ve mevsimine uygun ye!"

Gerek ekonomik gerekse saglik acisindan en pragmatik fikir. Holistik beslenme egitimi almaya baslamadan once yine bu fikirlerle ilgiliydim ama egitimle birlikte cok daha derin arastirmaya baslayinca herseyin nedenini, nicinini gordum. Sadece sunu ye, bunu yeme olayindan cok daha derin, esas dava "neden bunu yemem gerek, nicin bundan uzak durmam gerek?". Bu yuzden ne ogreniyorsam bunu neden ve nicinleriyle paylasmak istiyorum.

Bir kere sunu biliyoruz ki her meyve ve sebzenin bir mevsimi var yasadiginiz iklime gore. Iklimi disinda aldiklariniz bilin ki taaaa anasinin korunden geliyorlar. Burda mesela kisin ortasinda cilek var her yerde, bu cilek kimbilir hangi Guney Amerika ulkesinden geliyor, eger organik degilse yetistirilirken bir suru tarim ilaci uzerine serpiliyor, Amerika'dan iceri girerken de bakteri olmasin diye serpilenler cabasi. Tatsiz tuzsuzlugu da, cep yakan fiyatlari da baska konular. Simdi bu cilegin yarari mi var zarari mi? (Turkiyemiz aslinda konum itibariyle cok sansli, her bolgede yaz kis birbirinden cok degisik urunler yetisebiliyor.)

Ekolojik acidan dusundugunde ise yakilan benzin, cevreyi kirleten tarim ilaclari da dunyamizin omrunu kisalttikca kisaltiyor.

Oysa sebze ve meyveleri ikliminde yersek yararlari cok daha fazla. Bunlar yapilan arastirmalarla kanitlanmis. Ne ucuzsa, ne bolsa onu alin. Bizim pazarlarimizin gozunu seviym, ozellikle de saticiyi gide gele taniyorsak, mali nerden getirdigini biliyorsak. Yazin annemle Akcay'in o muthis pazarindan aldiklarimizla taptaze deniz borulcesinden ne salatalar yaptik, taze fasulyeden ne zeytinyaglilar, semizotundan ne mezeler. Migros'da var ayni yerde ama tum Turkiye'yi dolasiyordur getirdikleri. Migros'u falan kotulemek de degil amacim ama bir kere cevre koylusunu, ciftcisini desteklemek icin pazardan alisveris yapmak en guzeli, kendi sagligimiz icin en iyisi, dunya acisindan da en akillicasi. Herseyi alamayiz ama en azindan taze sebze ve meyveyi lokal olan pazarlardan alalim.

Farmer's Marketler Amerika'da bizim pazarlar gibi. Sahsen her zaman gidemiyorum cunku bize biraz uzak ancak Whole Foods'tan locally grown(lokal yetistirilmis urunleri) almayi tercih ediyorum. Bir de ne ucuzsa ve mevsimindeyse onu aliyorum. Mevsiminde oldugunu bazi takip ettigim web sitelerinden buluyorum. http://www.eattheseasons.com/foodseasons.htm
Dunya yok olmadan once ha gayret diyorum!!!

Tuesday, February 17, 2009

Yesil Cay ve "Teasim"







Hicbir zaman kahve insani olamadim. Cayciyim. Cayin her turunu seviyorum. Bizim demleme siyah cayimiz digerlerini tek gecer ama yesil caya da sans veriyorum. Ozellikle yararlarini ogrendikten sonra.

Caylarin hepsi daha once "baharatlari" anlatirken bahsettigim phenolic bilesiklerden. Bu kocaman bitki-kimyasali bir aile. Polyphenollar da deniyor bunlara. Butun caylar (siyah, yesil, beyaz, kirmizi-oolong-) Camellia sinensis denilen ve polyphenollarla bezenmis bitkiden geliyorlar.

Siyah cay tamamen fermente oluyor, oollong kismen, yesil cay hic fermente olmuyor, beyaz cay ise nerdeyse hic islem gormuyor. Bu ozelliginden dolayi da polyphenollarin en fazla beyaz cayin icinde oldugu soyleniyor. Ama bu demek degil ki beyaz cay yararli digerleri degil, butun caylar yararli, hepsinin kendine gore yararli ozellikleri var. Hatta siyah cayin yesil caydan cok daha fazla komplex polyphenol icerdigi soyleniyor. Siyah cay da tam bir antioksidan deposu. LDL seviyemizi(kolestrol acisindan LDL seytan olandi HDL peri olan:))) dusuruyor. Siyah cayci bir millet olarak bu boyle biline:))))

Ben bu sefer yesil cayin uzerinde durmak istiyorum. Sansasyonel yesil cayin! Japonlar ve Cinliler bu cayin en buyuk tuketicileri. Japonlarinki daha yesilimsi Cinlilerin ictigi sarimsi.

Yesil Cay yine polyphenol grubundan catechin denen bir turu iceriyor. EGCG(epigallocatechin gallete) ise bu turun icinde bir madde. Turunun turu diyelim:)))) Fermentasyon prosesi yuzunden siyah ve oolong caylarda yok. EGCG; kanser hucrelerinin gelismesini onluyor, romatizmaya bagli kireclenmeyi azaltiyor, yaglari yakiyor(zayiflamak isteyenler icin ideal), bagisiklik sistemimizi guclendiriyor, Alzheimer, Parkinson gibi hastaliklara karsi koruyuyor, kanin pihtilasmasini engelliyor(kalp krizi ve felcin zeminini olusturan faktor), siyah cay gibi LDL seviyemizi dusuruyor(seytan kolestrol- bir kac defa tekrarliyorum ki hic bir zaman unutmayiz-ogretme teknigi olarak ogrenmistim). Japonlarda diger irklarla karsilastirildiginda kalp krizi orani cok dusuk. Bu yesil caya baglaniyor.

Yesil Cayi posetten ziyade dokme alirsaniz daha iyi. Suyu isittiktan sonra bir tutam yesil cayin uzerine suyu boca ediyorsunuz, 4-5 dakika bekliyorsunuz, tekrar demlemiyorsunuz. Icine limon kabugu(yararlarini yine anlatmistim daha once) bir de taze zencefilden biraz kesip atarsaniz bomba etkisi gosterir. Hastalanmak ne kelime:))))


Gecen aksam Dupont Circle'a gittigimizde TEASIM diye bir cafe kesfettik, hayatimda ilk defa beyaz cay denedim, tadi tuzu olmayan birsey, bir daha zor icerim. Ama cafenin ortami cok hostu. Amerikalilar kahveci toplum caya ne kadar alisirlar bilemiyorum.

Monday, February 16, 2009

Southwest Waterfront




Cok sevimli bir gun yasadik dun. Civil civildi. Neseliydi. Samimiydi. Benim icin idealdi:)))

Once evde cay, yumurta, taze sogan, peynir, zeytin, biber, cemen:))), domatesten bir piknik sepeti hazirladim. Gittik piknik yaptik. Sabah kahvaltisi gibi oldu. Hava gunesli ama soguktu. Ustuste giyindik. Usumedik.
Sonra harbour a, DC guneybati limanina gittik. Harikaydi, Istanbul'a benzettim orayi. Ilk defa gittim. Inanamadim ilk defa gitmis olmama. Gazetelerde hep boyle tehlikeli izlenimi veriliyor, o yuzden caseret edemedim, hic gidesim olmadi. Ama dun hava o kadar guzeldi ki bana her taraf cok masum geldi. Kimse orda suc isleyemezmis gibi. (DC'de inanilmaz gasp, adam oldurme olaylari oluyor, ozellikle South East bolgesinde, beyaz saraya o kadar yakin, nasil oluyor, oluyor iste...) Uzuuun bir yuruyus yaptik. Yuzen evler gorduk, bizim de bir tane olsa dedik.

Sonra Balik Haline ugradik, her yerde istakozlar, yengecler, midyeler, baliklar. Bir yandan da onlari pisiren yerler. Tam bana goreydi. Hani boyle salas ama taze, herkesin birseyler alip hemen oracikta yedigi yerlerden. Son senelerde crabcake(yengecle yapilan bizim mucver gibi birsey, tadi pek mucvere benzemiyor yalniz) sevmeye basladim. Hemen bir tane soyleyiverdik. Gittik, kuslarla beraber yedik. Ben tam bir hayvan delisiyim, her turlu canliya karsi(insan haric:))))- saka saka) inanilmaz bir sevgim var. Hep onlari doyuriym istiyorum, mutlu olsunlar. On uc sene manyak bir kedimiz vardi, anneme asik, benle kuzenimi aklina estiginde, eve gelen misafiri ise her seferinde paramparca eden... Sirf bu yuzden o senelerde bize gelen misafir orani %10 a falan dusmustu, illa gelmek zorunda olan arkadaslarimla ise arasinda iki turlu bag olusmustu. Ya minnos'u kaale almadan kendi sinirlari icinde yasayanlar, ya da minnos'un dusmani olanlar. Bu son kategoridekiler piskopata bagladi. Bize geldiklerinde onu hapsetmek zorunda kaliyordum sonraki bir saat boyunca da arkadasima gercekten hapsetttigimi ve ordan cikamayacak durumda oldugunu anlatmaya calisiyordum... Her bes dakikada bir "Cikamaz di mi?" diyip yerinde kalkip kapiyi kontrol eden arkadaslarim:)))))))))

Neyse benim guclu hayvan sevgim butun bunlara coook uzak olan kocama da gecti, ve biz sabahtan kalan ekmekleri marti, ordek ve onlarin daha kucuk versiyonlarina attik durduk baskalarinin anlamsiz bakislari arasinda, limanda. Sonunda ooooh biraz doydular en azindan deyip downtown'a dogru yola ciktik.

Bir sinema yapalim dedik, fikir tabii ki benden cikti, her hafta bir film izlemem gerekiyor, ozellikle independent(bagimsiz) movielere hastayim. Oscar adayi filmlerin nerdeyse hepsini izledim. Gran Torino'yu sonlara birakmistim. Clint Eastwood filmi. Cok sevdim. Bayildim. Hem deli gibi guluyorsunuz hem de sonu sizi cok etkiliyor. Fakat filmi ingilizce bilenler icin alt yazisiz izlemelerini oneririm cunku ozellikle asyalilari konu alan espriler cok komik. Butun sinema deli gibi gulduk. Asyalilarin kendi aralarinda devasa bir grup ayirimi var, cinli, tayvan, vieatnam, japon. Bizim icin ise cekik gozlu can cin con. Benim icin japonu da biiiiir cinlisi de, gorunus olarak. Iste ozellikle bu ve asyalilarin genel ozellikleri(matematikte cok iyi olmalari vs vs) uzerinde duran espriler var filmde. Gidin gorun mutlaka!!!

Saturday, February 14, 2009

Ben's Chili Bowl


Sevgililer gunu... Cok uzun yillardan benim icin pek birsey ifade etmiyor ama sevgilim olmadan gecirdigim sevgililer gunlerini de bilirim(buna cok dikkat etmisimdir, sayisi cok degil yani) igrenc birsey. Bir kere oyle bir baski altindasiniz ki her yerden firtlayan kirmizi kalpler, cikolata, hediye paketleri, cicekler. Bana ne kardesim kutlamiyorum deme sansiniz yok. Nasil oluyor o kutlamama durumu ancak kendinizi eve kapatirsiniz belki...Eger o gun disari cikarsaniz tek basiniza, butun ciftler (ki herkes cifttir o gun sizden baska), size boyleeee "ahhh canim" der gibi bakarlar ya da size oyle gelir, her ikisi de olabilir:)))


Ama bu bin tonluk baski disinda benim icin yilin diger gunlerinin huzurlu ve mutlu gecmesi daha onemli. Yani boyle tak diye yapilan ani surprizler, eve gelen bir cicek, bir kart, bir opucuk beni daha cok mutlu ediyor. Zaten asiriliklarin hepsinden siyrilmaya calisiyorum, o yuzden oyle pirlanta, luks tuketim esyasi gibi sizi sebepsiz yere zorlayici arac ve gereclerden hemen hemen kendimi kurtarmis bulunuyorum, bunu biraz da son senelerde Amerika'da yasamama borcluyum. Turkiye'ye donunce bazen sirf bu yuzden ben burda yasamak istemiyorum diyorum. Burda yaptigimi Turkiye'de neden yapamiyorum valla o da mechul ama yapamiyorum iste. Hoooop diye o kiskaca giriveriyorum ki cok da oyle "ortamlarda" lay lay lom halim de yok.


Tabii bugunu de boyle evde gecirmek istemeyebilirim, degisik bir sey yapmak istiyorum. Ben's Chilli Bowl'a gitmek istiyorum mesela. Obama da gittikten sonra iyice populer oldu. Biz hic gitmedik. Travel Channel'da bine yakin izlemisligim var, o yuzden sanki gitmissim havasi verebiliyorum. Virane ama bir o kadar da unlu bir yer burasi, Chilili hot dog lariyla meshur.
Normalde hot dog - mat dog yemiyorum da bugune ozel yiyebilirim. Icinde nitrat var islenmis etlerin. Kanser yapici ajanlar aslinda bunlar. Salamin, sosisin icine pembe rengi veren maddeler. Esas islevi botulism denen oldurucu hastaligin bakterilerini onlemek. Ama iste sonunda kanser yapiyor bunlar. Hatta ve hatta ayda on ikiden fazla sosis yiyen cocuklarda normal yemeyen cocuklara gore dokuz kat daha fazla losemi goruluyormus. Vegi doglar var, bunlarda nitrat yok ama tadi nasil bilemiyorum, almaya da cesaret edemiyorum. Zaten biz eve salam, sosis, sucuk almiyoruz uzun zamandan beri. Kirk yilda bir de yiyim artik.



Friday, February 13, 2009

Baharatlar


O kadar ilginc seyler ogreniyorum ki her gecen gun, hangisinden bahsetmem gerektigini sasiriyorum. Her sey kimyaya dayali bir kere. Hersey molekul ve bilesiklerden ibaret. Nedense bu derslere baslamadan once isin bu tarafini hic dusunmemistim, cok sozel bir insanim galiba:))) Ondan once "yararli ya da zararli" vardi benim icin, simdi nedenini de ogreniyorum. Dolayisiyla kimyasini.


Ders kitaplarimdan birinin adi "On Food and Cooking - The Science and Lore of the Kitchen", yazari Harold MC Gee. Mutfak Kimyasinin kutsal kitaplarindan biri olarak bahsediliyor. Geldigim bolum "Baharatlar". Yazarin bu konuyla ilgili giris bolumlerinden birini aktariyorum:


"Bitkiler biyokimyasal aktivitelerin virtuozleridir, ve uzun yillardan beri ilaclarin orjinal kaynagi olmuslardir. Sifali bitki ve baharatlar ozellikle phenolic ve terpene bilesenleriyle mucizeler yaratirlar. Phenolic bilesenleri antioksidan ozelligine sahiptirler; kekik, biberiye, dereotu, turmerik, vanilya(evet vanilya da bu grupta- gercek vanilya dunyanin en yararli seylerinden biri ama gercek vanilya!), tarcin en etkili olanlardan bazilaridir.


Terpene bilesenleri ise oksidasyonu onlemez ancak vucudun DNA'sini tahrip eden hucreleri yok eder. Boylece kanser ya da buyuyen tumorler kontrol altina alinir. Turuncgillerin icinde bulunan limonene, mentol, nane bu gruptandir.


Ayni zamanda terpene ve phenolic bilesenleri iltihabi onleyen (anti -inflammatory) ajanlardir. Bunun sonucunda damarlarimizda, beynimizde ya da vucudumuz herhangi bir yerinde iltihaplanmaya yol acan olusumlar onlenir dolayisiyla kalp krizi ya da felc "


Daha giris bolumu bu, daha cok yazacak sey var baharatlar konusunda ama ilerideki gunlerde insallah. Zaten siz de son gunlerde limon kabugunun ve portakal kabugunun populerligini televizyonlardan izliyorsunuzdur. Son yapilan arastimalara dayaniyor bu populerlik. Ozellikle kanseri onleme konusunda inanilmaz bulgular var. http://jn.nutrition.org/cgi/content/full/129/3/775S burda kimyasal ozellikleriyle acik secik bir yazi var. Ben orginik limon aldigim zaman yesil cayin icine mutlaka kabugunu atarim ya da ikiser ucer parca halinde bir yandan kocamin agzina tikar bir yandan kendim yerim. "Yok istemem, bu ne" devresini coktan gecmis bulunmaktayiz, artik alisti cigneyip yutuyor. Ben midem bulandigi zamanlarda da yiyorum nedenini bilmiyorum ama midemi rahatlatiyor.



Simdi de baharatli bir tarif uygun duser diyorum. Dun aksam itibariyle muhammara ya da cemen ne derseniz artik, ondan yaptim. Cok populerim bu konuda, artik haftada iki defa yapmak durumunda kaliyorum cunku sevgili kocam her gun gelip agliyor "canim, cemen yapmican mi", "canim cok buyuk bir istek var cemen yapman konusunda" "canim bugun kendini nasil hissediyorsun?". "Daha iki gun once yaptim yaaa" desem de birsey fark etmiyor. Yararli oldugu icin de cok da nazlanmadan yapiyorum.


Icine evde ne varsa ceviz ya da pecan(cevizin daha yagli bir akrabasi) koyuyorum. Bir avuc yeterli. Iki dis sarimsak. Iki kasik biber salcasi. 4 kasik normal salca. Bir avuc nane, biraz kimyon, kirmizi biber. Hepsini rondodan geciriyorum. Tabii bu verdigim olcu tek seferlik, normal insanlar icin. Benim yaptiklarim bunun dort kati falan. Bayat ekmek icin falan da koymuyorum bu arada.




Thursday, February 12, 2009

Tavsiye (edilmez)

Yaptigim tuna konservesinden uydurma sey igrenc oldu. Ton baligi sevmedigime karar verdim. Ziyan olmasin diye de yine yedim. Dun aksam "I should not be alive" diye bir program var Animal Channel'da onu seyrediyorduk. Orda iste su bulamiyorlar, yiyecek hak getire. Ton balikli seyi yerken hep onu dusundum ama yine de olmadi. Ucte ikisini yemeyi basardim ama. Uzun bir zaman gozum gormesin ton baligini! Sonra iyimser bir tarafima gelir yine uydurma birseyler yaparim diye alabilirim, onu bilemem. Ama bu, onumuzdeki gunler olmayacak, bundan eminim. Bi de evde hicbirsey kalmadi yani, bu aksam evde kalan son malzemeyle yogurt corbasi ve kara lahana salatasi yapicam yarin allah kerim. Bu aksam alisverise gitmemiz gerek, sart yani.

Wednesday, February 11, 2009

Resimler ve mutluluk









Kocamin Smithsonian Art Museum'da yapilacak bir organizasyonla ilgili toplantisi vardi. National Portrait Gallery ayni binada diye atladim ben de gelicem diye. Meger orda bir hazine sakliymis da benim haberim yokmus. Ismi Luce Foundation Center bu hazinenin. Binanin en ust katinda. http://americanart2.si.edu/luce/index.cfm Burasi muze icinde muze sanki. Butun herseyi camlarin ardina almislar. Ayni katta bir de koruma atolyeleri var, tahrip olan eseleri aynen aslina uygun yeniliyorlar.

Resimleri gordugumde ne kadar mutlu oluyorum anlatamam. Garip bir benzetme olucak ama hani cok susariz da su iceriz doya doya ya da cicekleri boyle icimize ceke ceke koklariz ya, resimleri gordugumde de sanki ben oyle bir hisse kapiliyorum. Beynimde bir merkez varmis da uzak kaldigimda seviyesi dusuyormus tekrar baktigimda sanki o seviye yavas yavas yerine geliyormus gibi geliyor. Beni cok mutlu eden bir kac seyden biri. Istanbul'da biennaller olurdu(hala oluyor da ben yetisemiyorum), ne cok severdik onlari. Herkes bir seye benzetmeye ugrasir o degisik eserleri ama biz sadece bakmayi seviyorduk. Istanbul gibi tarihi ve sanat kokan bir sehirde buyudugum icin cok sansliyim. Bu konuda sansim devam ediyor cunku Washington DC bir muze sehri. Her turlu muze mevcut ve ben bir muze manyagi olarak coguna birden fazla gitmis bulunuyorum ama hala gitmediklerim var. Aslinda Orhan Pamuk'un "Masumiyet Muzesi"ni okuduktan sonra kucuk butik muzelere de ilgim artti. Bende bir cok merakin baslamasinin nedenidir Pamuk'un kitaplari...

Minyatur bolumu cok hosuma gitti, bir dugmeye basiyorsun aciliyor, ayni dugmeyle kapaniyor.










Ciktigimizda hava hala aydinlikti, ruzgarli bir aksamustuydu ama hava hala guzeldi.




Tuesday, February 10, 2009

Mantar Sote...



Dun gece Obama'nin canli basin toplantisi vardi. Ekonominin canlanmasi icin ongorulen 800 milyar dolarlik planin kongreden gecmesi icin didiniyor. Inanilmaz kendine guvenliydi her zaman oldugu gibi, soylediginden emin, konuya hakim, ne yaptigini biliyordu. Ben de istemezdim baskanliga adim atar atmaz para istemeyi ama sartlar bunu gerektiriyor dedi. Nitekim dogru, issizlik rekorun rekoruna kosuyor Amerika'da. Bunun bas sorumlusu da bankalar. Halki sadece kendileri para kazansin diye odeyemeyecekleri mortgage taksitlerine bogdular. Alim gucu cok dusuk olan insanlari da yalan yanlis ev sahibi yapmaya calistilar, faizler yukseldiginde herkes tepetaklak oldu. Wall Street'teki snoblar, burnu bes karis yukarida olan bankacilar da su anda belki issiz kaldi ancak onlar zaten coktan parsayi goturdu, tabii banka memuru olanlari kastetmiyorum, executive tabakasindaki mudurler sozunu ettigim. 20 sene calismasalar New York gibi pahali bir yerde gayet normal sartlarda gecinebilecek durumda olduklarini okudum gecen gun. Neyse ekonominin hali icler acisi guzel seylerden bahsedelim)))

Biraz once denedigim sipsak bir tarifle baslayalim. 5 dakikada hazir desem ve cok lezzetli desem bilmiyorum yeterli olur mu?


3-4 tane mantari aldim, birkac parcaya boldum, hafif ateste az biraz zeytinyagiyla cevirdim. Suyunu cekmesini falan beklemiyorum, o zaman mantarlar cok kuruyor, zaten hic bir yemegin cok da fazla pisirilmemesi taraftariyim. Besin degerlerini kaybetmeden, canli gorunumleri bozulmadan, renkli renkli yemek en guzeli ve en sagliklisi... Mantarlari sote ederken, pirasanin da sogana benzeyen yesilimsi kismini dogradim. Pirasayi sadece zeytinyagli pirasa yemegi yapmak icin kullanmiyorum ben ilk firsatta hemen degerlendiriyorum. Ileride verecegim uyduruk Cin yemegi tariflerimde de hemen pirasa dograrim mesela. Zaten cok uydur kaydir yapiyorum kafama gore, eglenceli oluyor. Neyse mantar ve pirasadan sonra domates dogradim, benim dogradiklarim organik kucuk kahvalti domatesi, guzel bir tadi var yoksa bu mevsimde domates feci oluyor, almiyorum desem yeridir. Ancak bu kucuk olanlar lezzetli ve kirmizi. Domatesten sonra uc dakika bekledim domates kendini saldi, en son maydanoz koydum. Anlatamam ne kadar guzel oldugunu, biraz tuz, biraz da kirmizi biber. Dedigim gibi cok fazla pisirmiyoruz. Boyle yilgin bir ifadesi olmayacak, canli duracak. Fotograf koymak isterim ama galba o konuda kendimi gelistirmem gerek. Berbat cikiyor benim fotolar.

Bugun baska bir konudan soz etmeyi kararlastirmistim, bu mantar sote isi bozdu. Mantardan bahsetmisken onun yararlarini tekrar hatirlatmak isterim. Kalorisi cok az, kolestrol yok, yag yok, tuz yok bunun yaninda protein ve B vitamini yonunden cok guclu, potasyum ve selenyum deposu. Aslinda mantarlarin yararlarini orda burda okuyorsunuzdur da size son yillarda yapilan arastirmalar sonucunda ortaya cikan cok onemli bir bulgudan soz etmek istiyorum.

Mantar ayni zamanda cok da onemli bir karbonhidrat deposu. Karbonhidratlar vucudumuzun benzini bir bakima, enerjiyi bu gruptan aliyoruz. Fakat gecen yillarda sadece enerji degil ayni zamanda vucudumuzun haberlesme araclari olarak da gorev yaptiklari ortaya cikti. Yani kompleks karbonhidratlar bagisiklik sistemi hucrelernin arasinda kominikasyonu iyilestiyorlar boylece kanser gibi hastaliklara karsi daha etkili oluyorlar. Son yillarda kanser hastalarina doktorlarin verdigi mantar ozu takviyelerinin sebebi bu.

Monday, February 9, 2009

Badem


Kahvaltiyla ogle yemegi arasi bir yerlerde bir avuc badem yiyorum. Buzdolabinda tutuyorum ben butun kuruyemisleri, tutmak da zorundayim, disarda bir sure kalirsa sicaktan mi ne icinde bocekler oluyor. Bu yuzden bizde hersey buzdolabinda.

Bademi sevin. Yag orani yuksek ama kalp icin de cok yararli. Saka gibi... Hem yag hem yarardan soz ediyoruz. Bademlerin icinde ayni zeytinyaginda oldugu gibi monounsaturated fat(tekil doymamis yag) yuksek oranda. Bu yag kalorili olmasina ragmen kalbimiz icin cok yararli. LDL yi yani kotu kolestorolumuzu dusuruyor HDL yi yani iyi kolestrolumuzu ziplatiyor. HDL niz iyi oldukca korkmayin.

Her yag kotu degil yani, hatta ve hatta yag olmadan vucudumuz deyim yerindeyse dumura ugruyor, en basta A D E K vitaminleri yagda eriyor. Beynimizin yaklasik %60'i yagdan olusuyor ve vucudumuzdaki en yagli organimiz nerdeyse. Onemli olan trans fatten ve hidrogenerate edilmis her tip yagdan uzak durmak. Bunlarin genetigiyle oynaniyor, kimyasal garip bir sivi. Vucudunuza giriyor eee sizin de DNA'nizin basina bela oluyor. Illa degistirmek, onu da garip gurup kendi gibi birsey yapmak istiyor. Buna izin vermeyin!!!

Bademlere yine donersek tam bir E vitamini deposu ayni zamanda. E vitamini genclestirir, guzellestirir, kalbinize zindelik verir. Bunun yaninda magnezyum ve potasyum var yuksek oranda. Bu iki minerale onem verin!

Yeterli derecede magnezyum kaninizin damarlarda rahaaaaat bir sekilde akmasini saglar, peki o zaman ne olur, kaniniz butun organlariniza oksijeni, gidayi(nutrients) ferah bir bicimde dagitir. Siz de rahat edersiniz, organlarinizda bir nefes alir:)))

Potasyum da cok onemli bir elokrolittir, kaslarinizin hareketinde baslica gorevlerden biri onundur. Kalbiniz de aslinda bir kastir, kendi kucuk islevi cok buyuk bir kas!!!

Bademin mumkunse kavrulmamis olanini tercih edin ve usenmeyin her gun yiyin. Zamani geldiginde bir ton ilac kullanmaktansa, bugun agiz tadiyla bademlerinizi atistirin.

Saturday, February 7, 2009

Guzel bir Subat gunu


Hava manyak guzel. Boyle havalari hic kacirmam hemen hava almaya cikarim. Programli olarak yuruyorum. Yapabildigim en iyi spor bu, ve belki de en yararlisi. Takiyorum Ipod'i kulagima minimum yarim saat cogunlukla bir saat tempolu yuruyorum. Nefes tekniklerine ozen gostermeye calisiyorum. Ne kadar moralim bozuk olursa olsun bu yuruyuslerin sonunda modum hemen degisiyor, bir iyimserlik, bir mutlu olma halleri... Giden baska donen baska. Depresyon ilaclari kullananlar size sesleniyorum, butun o tabletleri birakin, spor yapin. Ne sporu, ne yapabiliyorsan onu, ama yapmak sartiyla. Kirk yilda bir yapilan sporun pek de bir katkisi yok mutlu olmaya.

Gym salonlarinda da spor yapmaya karsiyim ben, tabii olanaklar dahilinde bu, ama eger temiz hava alabileceginiz bir ortam varsa, bu kapali, ter kokan salonlardan cok daha iyi. Aldiginiz bir damlacik oksijen bile beyninize inanilmaz yararli.

Yuruyusumden sonra eve geldim, karnim ac ama cok ac degil. Ne yiyim, hemen sipsak yapmam gerek, oyle uzun uzadiya oglen yemek yap bir de aksam kocama tekrar yap, pek bana gore degil. Butun gun mutfaktan cikmamak demek o, o zaman zevk degil eziyet gibi oluyor acikcasi.

Neyse Whole Foods'tan(bu organik marketten daha cooook soz edicem, benim icin "the one and only") aldigim suzme yogurdun(suzme yogurt gercekten, yunanlilar yapmis, trans fat sifir) icine dereotu dogradim, dereotlari da organik bu arada dikkatinizi cekerim. Dereotu inanilmaz bir kalsiyum deposu, bunu biliyor muydunuz? Bir tatli kasigi dereotu, bir bardak sutun 1/3 u oraninda kalsiyuma sahip.

Suzme yogurt icine dogradigim dereotu, bir dis sarimsak (kucuk kucuk kestim), zeytinyagi (extra virgin-cold pressed), al sana iki dakikada inanilmaz guzel bir meze.

Iki kucuk patatesi de kabuklariyla beraber kizarttim cok yuksek olmayan ateste. Patatesler de organik, yoksa kabuguyla kizartmazdim, ama esas vitamini de kabugunda aslinda. Patatesin yanina organik hardal. Hardal alirken icinde turmeric olanina dikkat edin. Bunun yararlari saymakla bitmiyor. Kanseri onlemede, bagirsak hastaliklarinda, Alzheimer, Parkinson'da...Andrew Weil sitesinde soz etmis, link ediyorum.
http://health.yahoo.com/experts/weilhealthyliving/102/amazing-turmeric/

Simdi ben aklimca sunu yapmaya calisiyorum, patates kizartmasi her ne kadar zeytinyaginda, normal ateste kizartsam bile biraz zararli. Bu zarari yaninda turmericli hardal yiyerek kapatiyorum. Yani tabii yedigim de cok cok zararli degil yani icinde trans fat olan yagda kizarmamis bir kere patatesler. Ama illa ben patates kizartmasi yiyemem diyemem yani hayatimda da, seviyorum, disarda cok cok nadir yiyorum. Evde ben yapinca neden olmasin?

Thursday, February 5, 2009

Bloguma baslarken...


Washington DC de havalar son iki gundur soguk ama gunesli. Buna raziyiz dedirtiyor insana, gunes olsun da...


Bu aksam halen okumakta oldugum "Outliers" isimli kitabin yazari geliyor Avalon Theatre'a, okuyuculariyla bulusmaya... Bu unlu yazar Tipping Point ve Blink in de yazari ayni zamanda. Malcolm Gladwell! Bu aksam yer bulabilmeyi cok istiyordum ama iki saniye once ogrendigim kadariyla "full" yani yer mer yok, kimse benim gibi son dakikaya birakmiyordur tabii, gunler oncesinden aramislardir. Sinir oldum simdi kendime. Arasana onceden:(((


Arkadasimlarim arasinda ozellikle nutrition ve wellness konusunda "ucuk" olarak biliniyorum. Aslinda kendimi cok da ucuk gormuyorum, dikkat ediyorum diyelim. Gecen seneden beri bu konuda dersler aliyorum, iyi oluyor, inanilmaz yeni seyler ogreniyorum bir kere, mantigini kavriyorum ve vucudun reaksiyonlari, yiyeceklerin molekuler yapisi hakkinda her seferinde agzim acik kaliyor. Aslinda blogumda da ozellikle bu bilgileri paylasmak istiyorum.


Iste bunlardan biri;


Hemsireler sagolsun, bilime inanilmaz katkida bulunuyorlar, butun arastirmalara hemen hemen katiliyorlar Amerika'da. Boyle bir kurulus olusturmuslar zaten.


Harvard'in yaptigi ve halen devam etmekte olan arastima yaklasik 100,000 hemsireyi 30 sene boyunca izlemis, izlemeye de devam ediyor. Yasam stillerinde yarattiklari 5 degisiklik ile bunu yapmayan diger insanlara gore %83 evet yanlis duymadiniz %83 oraninda daha az kalp krizi geciriyorlar bu azimli hemsireler. Nedir bu yaptiklari 5 degisik sey peki?


- Sigara icmiyorlar

- Egzersiz yapiyorlar

- Asiriya kacmadan alkol tuketiyorlar

- Kilolari normal

- Saglikli besleniyorlar

Bu kadar:)))))) EEEE, herhalde diyorsunuz. Cok kolay da gozukuyor, ama sigara icen birine sigarayi birakmak kolay degil; tombul birine zayifla demek cok ic acici degil. (Tecrubeyle sabittir. Ozel hayatim ile ilgili detaylari yeri geldikce deginicem ancak "I have a chubby hubby")Ama %83 de cok buyuk bir oran bunu da kabul edelim. Elimizden geleni vucudumuzu egiterek yapalim diyorum. Hedefler koyarak kucuk kucuk...